- Bazen de remilcinin remil dökmesi gibi ahvalini toprak üstüne yazar.
- گاه بر خاکی نبشته حال خود ** همچو رمالی که رملی بر زند
- Musa nihayet onu bulup gördü. Dedi ki: “Müjdemi ver! Allah’tan izin geldi.
- عاقبت دریافت او را و بدید ** گفت مژده ده که دستوری رسید
- Hiçbir sebep ve tertip yolu arama; daralan gönlün ne isterse onu söyle!
- هیچ آدابی و ترتیبی مجو ** هر چه میخواهد دل تنگت بگو
- Senin küfrün, din, dinin can nuru. Sen emniyete erişmişsin; bütün bir cihan da senin yüzünden amanda. 1785
- کفر تو دین است و دینت نور جان ** ایمنی و ز تو جهانی در امان
- Ey “Allah dilediğini yapar” sırrına erişip o sırla her şeyden affedilmiş olan kişi; pervasızca yürü, dilini aç!
- ای معاف یفعل الله ما یشاء ** بیمحابا رو زبان را بر گشا
- Çoban “ Ey Musa, ben o halde, o sözden geçtim. Şimdi kendi gönlümün kanına bulandım.
- گفت ای موسی از آن بگذشتهام ** من کنون در خون دل آغشتهام
- Ben Sidret-ül Müntehâ’dan da aşmış, oradan bile yüz binlerce yıl öte gitmişim.
- من ز سدرهی منتهی بگذشتهام ** صد هزاران ساله ز آن سو رفتهام
- Sen bir kamçı vurdun, atım şahlanıp sıçradı, kâinatı aştı.
- تازیانه بر زدی اسبم بگشت ** گنبدی کرد و ز گردون بر گذشت
- Nâsutumuzun mahremi Lâhut’u olsun artık. Aferin eline koluna! 1790
- محرم ناسوت ما لاهوت باد ** آفرین بر دست و بر بازوت باد
- Şimdi benim halim, söze sığmaz. Zaten bu söylediğim de benim ahvalim değil.
- حال من اکنون برون از گفتن است ** این چه میگویم نه احوال من است
- Ayna da bir suret görürsün ya. Fakat o senin suretindir, aynanın değil.
- نقش میبینی که در آیینهای است ** نقش تست آن نقش آن آیینه نیست
- Neyzen, ney üfler. Fakat bu nefes ve bu nefesten çıkan ses, neyin midir, neyzenin mi.. Bu ses, neyin harcı mı, neyzenin harcı mı?” dedi.
- دم که مرد نایی اندر نای کرد ** در خور نای است نه در خورد مرد
- Kendine gel, kendine! Allah’ı övsen de bu övüşünü, çobanın lâyık olmayan övüşü gibi bil, öyle tanı.
- هان و هان گر حمد گویی گر سپاس ** همچو نافرجام آن چوپان شناس
- Senin övüşün, çobanın övüşüne nispetle daha iyidir. Ama Allah’a nispetle onun da değeri yok, onun da sonu gelmez. 1795
- حمد تو نسبت بدان گر بهتر است ** لیک آن نسبت به حق هم ابتر است
- Ne vakte dek ben Allah’a hamlederim deyip duracaksın? Perde kaldırılınca oldu sanılan nice şeylerin olmamış bulunduğu meydana çıkar.
- چند گویی چون غطا برداشتند ** کاین نبوده ست آن که میپنداشتند
- Allah’ı anışımın makul olması Allah rahmetindendir. Âdeta istihaze olan kadının namaz kılması gibi bir ruhsattan ibarettir.
- این قبول ذکر تو از رحمت است ** چون نماز مستحاضه رخصت است
- Onun namazına nasıl kan bulaşmışsa senin Allah’ı anışına da benzetiş ve zannediş bulaşmış!
- با نماز او بیالوده ست خون ** ذکر تو آلودهی تشبیه و چون
- Kan pistir ama bir parçacık su ile temizlenir. Fakat içte öyle pislikler vardır ki,
- خون پلید است و به آبی میرود ** لیک باطن را نجاستها بود
- Allah’ın lütuf suyundan gayrı bir şeyle arınmaz, ibadet eden kişinin gönlünden eksilmez. 1800
- کان به غیر آب لطف کردگار ** کم نگردد از درون مرد کار
- Keşke secdende kıbleden yüzünü çevirmiş olaydın da tek “ Sübhane rabbiyel A’lâ”nın manasına ereydin!
- در سجودت کاش رو گردانیای ** معنی سبحان ربی دانیای
- “Allah’ım secdem de varlığın gibi sana lâyık değil. Sen, kötülüğe iyilikle mukabele et” diyeydin.
- کای سجودم چون وجودم ناسزا ** مر بدی را تو نکویی ده جزا
- Bu yeryüzünde Hakk’ın hikmetinden eser vardır. Ondan dolayı pislikleri giderir, çiçekleri bitirir.
- این زمین از حلم حق دارد اثر ** تا نجاست برد و گلها داد بر
- Bizim pisliklerimizi örter, karşılığın da ondan koncalar biter.
- تا بپوشد او پلیدیهای ما ** در عوض بر روید از وی غنچهها
- Kâfir vergide, cömertlikte topraktan daha aşağı, daha verimsiz olduğunu görüp, 1805
- پس چو کافر دید کاو در داد و جود ** کمتر و بیمایه تر از خاک بود
- Varlığından çiçek ve meyve bitmediğini, hatta bütün temizlikleri bozup pislemekten başka bir şey yapmadığını anlar da
- از وجود او گل و میوه نرست ** جز فساد جمله پاکیها نجست