English    Türkçe    فارسی   

2
1945-1969

  • Burnundan, beyninden nezleyi gider de Allah kokusu burnuna gelsin. 1945
  • Sıtmadan, safradan hiçbir eser bırakma da âlemden şeker lezzetini bul.
  • Sen yüz türlü güzel yüzlü evlât olması için erlik ilâcını kullan, erlikten kesilmiş olarak koşup tozma.
  • Can ayağından ten bukağısını çıkar da meclis etrafında dönüp dolaşsın.
  • Hasislik zincirini elinden, boynundan at, eski felekte yeni bir baht bul.
  • Lütuf Kâbe’sine uçmaya kanadın yoksa çare bulana arz et. 1950
  • Ağlayıp inleme kuvvetli bir sermayedir; külli rahmet, pek güçlü bir dadıdır.
  • Dadı ve ana, çocuk ne vakit ağlayacak diye bahaneler ararlar.
  • Allah da sizin hacet çocuklarınızı, ağlasın da süt meydana gelsin diye yarattı;
  • “Allah’ı çağırın” dedi; ağlayıp inlemeyi bırakma ki Allah’ın merhamet sütleri coşsun.
  • Rüzgârın sesi de bizim gamımızı teskin etmek içindir, bulutun süt yağdırması da. Hele bir an sabret. 1955
  • “Rızkınız gökyüzündedir” ayetini duymadın mı? Neden bu aşağılık yere saplanıp kaldın?
  • Korkunu, ümitsizliğini gül sesleri bil. Onlar, seni aşağılıkların ta dibine kadar çekerler.
  • Seni yücelere çeken her ses, bil ki yücelerden gelmektedir.
  • Sana hırs veren her sesi de adamları paralayan bir kurt sesi bil.
  • Bu yücelik, mekân bakımından değildir. Bu yücelikler, akıl ve can yücelikleridir. 1960
  • Her sebep eserinden yücedir. Çakmak, kıvılcımdan üstündür.
  • Birisi, azametli birinin alt yanına otursa bile hakikatte üst tarafına oturmuş sayılır.
  • Çünkü orasının üstünlüğü şeref bakımındandır. Başköşeden uzak olan yer, alçaktır.
  • Kıvılcım çıkarmak için taş ve demir gerek. Bunların varlığına lüzum olduğundan bu ikisi, kıvılcımdan üstün sayılabilirse de.
  • Çakmaktan maksat taş ve demirden meydana gelen kıvılcım olduğundan, kıvılcım onlardan çok ileridedir. 1965
  • Taş ve demir evvel, kıvılcım sonra. Fakat bu ikisi ten, kıvılcım can.
  • Kıvılcım, zaman itibariyle çakmaktan sonra ise de değeri bakımından ondan üstündür.
  • Zaman bakımından dal, meyveden öncedir, fakat hüner bakımından daldan üstün.
  • Çünkü ağaçtan maksat meyvedir; şu halde meyve evveldir, ağaç sonra gelir.