- Oğul, bizim cismimiz cevizle üzümdür. Ersen bu ikisinden de geç! 200
- جسم ما جوز و مویز است ای پسر ** گر تو مردی زین دو چیز اندر گذر
- Eğer sen geçmezsen Allah’ın lütfu, Allah’ın keremi seni dokuz kat gökten geçirir.
- ور تو اندر نگذری اکرام حق ** بگذراند مر ترا از نه طبق
- Şimdi hikâyenin zahirini dinle, fakat taneyi samandan ayır ha!
- بشنو اکنون صورت افسانه را ** لیک هین از که جدا کن دانه را
- O zevk ve huzur dileyen sofilerin zikir ve murakabeleri, vecit ve şevkle sona erince.
- حلقهای آن صوفیان مستفید ** چون که در وجد و طرب آخر رسید
- Konuğa yemek getirdiler. Konuk, o zaman hayvanı hatırladı,
- خوان بیاوردند بهر میهمان ** از بهیمه یاد آورد آن زمان
- Hizmetçiye ”Ahıra git, hayvana saman ve arpa ver ”dedi. 205
- گفت خادم را که در آخر برو ** راست کن بهر بهیمه کاه و جو
- Hizmetçi dedi ki :“ Lâhavle... Bu ne fazla söz! Eskiden beri bu işler benim işim.”
- گفت لا حول این چه افزون گفتن است ** از قدیم این کارها کار من است
- Sofi “Önce arpayı ısla. Çünkü eşek karttır, dişleri sağlam değil” dedi.
- گفت تر کن آن جوش را از نخست ** کان خر پیر است و دندانهاش سست
- Hizmetçi “ Lâhavle. Ey ulu, bunu niye söylüyorsun? Bu hizmet usulünü, hep benden öğrenirler” dedi.
- گفت لاحول این چه میگویی مها ** از من آموزند این ترتیبها
- Sofi “Önce semerini indir, sırtına da ilâç koy” dedi.
- گفت پالانش فرو نه پیش پیش ** داروی منبل بنه بر پشت ریش
- Hizmetçi “Lâhavle ey hakîm, benim senin gibi yüz binlerce konuğum geldi; 210
- گفت لاحول آخر ای حکمت گزار ** جنس تو مهمانم آمد صد هزار
- Hepsi de yanımızdan razı olup gittiler. ”Konuk bizim canımızdır, bizdendir” dedi.
- جمله راضی رفتهاند از پیش ما ** هست مهمان جان ما و خویش ما
- Sofi “Suyunu ver ama ılık olsun” deyince hizmetçi “ Lâhavle. Artık beni utandırıyorsun” dedi.
- گفت آبش ده و لیکن شیر گرم ** گفت لاحول از توام بگرفت شرم
- Sofi “Arpaya az saman karıştır” dedi. Hizmetçi “ Lâhavle. Bu sözü kısa kes artık” dedi.
- گفت اندر جو تو کمتر کاه کن ** گفت لاحول این سخن کوتاه کن
- Sofi “Yerini süpür, taş toprak kalmasın. Islaksa biraz kuru toprak serp” dedi.
- گفت جایش را بروب از سنگ و پشک ** ور بود تر ریز بر وی خاک خشک
- Hizmetçi “Lâhavle, a babam, lâhavle de! Bir işe yolladığın ehil kişiye az söyle!” dedi. 215
- گفت لاحول ای پدر لاحول کن ** با رسول اهل کمتر گو سخن
- Sofi “Eşeğin sırtını tımar et” dedi. Hizmetçi “ Lâhavle. Baba, artık utan.” dedi.
- گفت بستان شانه پشت خر بخار ** گفت لاحول ای پدر شرمی بدار
- Bunu deyip eteğini sıkıca beline doladı. “işte gittim, önce arpa, saman getireyim” dedi.
- خادم این گفت و میان را بست چست ** گفت رفتم کاه و جو آرم نخست
- Gitti ama ahır aklına bile gelmedi. Yalnız sofiyi aldattı.
- رفت و از آخر نکرد او هیچ یاد ** خواب خرگوشی بدان صوفی بداد
- Birkaç hazelenin yanına gitti, Sofinin sözlerine gülmeye, onunla alay etmeye koyuldu.
- رفت خادم جانب اوباش چند ** کرد بر اندرز صوفی ریشخند
- Sofi uzun zaman yolculukta bulunduğundan gözlerini yumup daldı, rüya görmeye başladı: 220
- صوفی از ره مانده بود و شد دراز ** خوابها میدید با چشم فراز
- Eşeği bir kurda sataşmıştı. Kurt, sırtından, oyluğundan onu paralıyordu.
- کان خرش در چنگ گرگی مانده بود ** پارهها از پشت و رانش میربود
- Uyanıp “Lâhavle. Bu ne biçim saçma rüya, Acaba o şefkatli hizmetçi nerede ki?” dedi.
- گفت لاحول این چه مالیخولیاست ** ای عجب آن خادم مشفق کجاست
- Yine daldı. Bu sefer eşeğini yolda giderken gâh, bir kuyuya, gâh bir çukura düşüyor gördü.
- باز میدید آن خرش در راه رو ** گه به چاهی میفتاد و گه به گو
- Türlü, türlü kötü rüyalar görüyordu. Rüyasında bazen Fatiha suresini, bazen Karia suresini okuyordu.
- گونهگون میدید ناخوش واقعه ** فاتحه میخواند او و القارعه