- Hayretle yanlarına yaklaşınca gördüm ki ikisi de topal!” 2105
- چون شدم نزدیک، من حیران و دنگ ** خود بدیدم هر دوان بودند لنگ
- Hele Arşa mensup bir doğanla ferşin malı olan bir yarasa nasıl olur da beraber bulunur?
- خاصه شهبازی که او عرشی بود ** با یکی جغدی که او فرشی بود
- Biri İlliyîn’in güneşi, öbürü Siccîn’in yarasası.
- آن یکی خورشید علیین بود ** وین دگر خفاش کز سجین بود
- Biri her ayıptan arınmış tertemiz bir nur, öbürü her kapının dilencisi bir kör.
- آن یکی نوری ز هر عیبی بری ** وین یکی کوری گدای هر دری
- Biri Pervin burcuna ziya veren bir ay, öbürü fışkıda debelenen bir kurt.
- آن یکی ماهی که بر پروین زند ** وین یکی کرمی که در سرگین زید
- Biri Yusuf yüzlü, İsa nefesli, öbürü bir kurt yahut çıngıraklı bir eşek. 2110
- آن یکی یوسف رخی عیسی نفس ** وین یکی گرگی و یا خر با جرس
- Biri Lâmekân âleminde uçmakta, öbürü köpekler gibi samanlıkta kalakalmış!
- آن یکی پران شده در لا مکان ** وین یکی در کاهدان همچون سگان
- Gül, hâl diliyle bokböceğine şu sözleri söyleyip durmaktadır: “Ey koltuğu kokmuş,
- با زبان معنوی گل با جعل ** این همیگوید که ای گنده بغل
- Gül bahçesinden kaçıyorsun ama bu nefretin gülistanın kemaline delâlet eder.
- گر گریزانی ز گلشن بیگمان ** هست آن نفرت کمال گلستان
- Benim gayretim, senin başına dikilmiş bir yasakçıdır. Ey bayağı mahlûk, buradan uzak ol.” Gül bokböceğine şöyle bağırmaktadır:
- غیرت من بر سر تو دور باش ** میزند کای خس از اینجا دور باش
- “Ey aşağılık mahlûk, sen benimle ihtilât edersen benim madenimdesin diye bir şüphe hasıl olabilir. 2115
- ور بیامیزی تو با من ای دنی ** این گمان آید که از کان منی
- Bülbüllere çayır, çimen yaraşır. Bokböceğine vatan da pisliktir.
- بلبلان را جای میزیبد چمن ** مر جعل را در چمین خوشتر وطن
- Tanrı, beni pislikten murdarlıktan arıttı. Başıma bir murdarı dikmesi lâyık mıdır?
- حق مرا چون از پلیدی پاک داشت ** چون سزد بر من پلیدی را گماشت
- Benim de bir damarım onlardandı, fakat Tanrı o damarı kesip attı. Artık o kötü damar bana nasıl hükmedebilir?
- یک رگم ز ایشان بد و آن را برید ** در من آن بد رگ کجا خواهد رسید
- Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler.
- یک نشان آدم آن بود از ازل ** که ملایک سر نهندش از محل
- Başka bir nişanı da İblis’in “Şah ve ulu benim” diye baş indirmemesiydi. 2120
- یک نشان دیگر آن که آن بلیس ** ننهدش سر که منم شاه و رئیس
- Fakat İblis de Âdem’e secde etmiş olsaydı Âdem, Âdem olmazdı, başka birisi olurdu.
- پس اگر ابلیس هم ساجد شدی ** او نبودی آدم او غیری بدی
- Her meleğin ona secde etmesi, Âdem’in Âdemliğine delil olduğu gibi o düşmanın, İblis’in inadı da bir delildir.
- هم سجود هر ملک میزان اوست ** هم جحود آن عدو برهان اوست
- Meleğin ikrarı, ona bir şahit olduğu gibi o köpeğin inkârı da bir şahittir”
- هم گواه اوست اقرار ملک ** هم گواه اوست کفران سگک
- O aldanmış kişinin, ayının vefasına güvenmesi
- تتمه اعتماد آن مغرور بر تملق خرس
- Adam uyudu, ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kalktı, fakat inadına gene kalktığı yere gelip kondu.
- شخص خفت و خرس میراندش مگس ** وز ستیز آمد مگس زو باز پس
- Ayı, o gencin yüzünden kaç kere sineği kovdu. Fakat sinek gene derhal kalktığı yere gelip konmaktaydı. 2125
- چند بارش راند از روی جوان ** آن مگس زو باز میآمد دوان
- Ayı, sineğe kızıp, gitti dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi.
- خشمگین شد با مگس خرس و برفت ** بر گرفت از کوه سنگی سخت زفت
- Sineğin gene uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce,
- سنگ آورد و مگس را دید باز ** بر رخ خفته گرفته جای ساز
- O koca değirmen taşını alıp, sineği ezmek için adamın suratına fırlattı.
- بر گرفت آن آسیا سنگ و بزد ** بر مگس تا آن مگس واپس خزد
- Taş, uyuyan adamın suratını paramparça etti. Bu mesele de bütün âleme yayıldı;
- سنگ روی خفته را خشخاش کرد ** این مثل بر جمله عالم فاش کرد