English    Türkçe    فارسی   

2
2169-2193

  • Bahçıvan, kendi kendine “Bunlara karşı söyleyeceğim nice sözler, bunları ilzam için getireceğim yüzlerce deliller var. Fakat bunlar, bir topluluk. Topluluksa kuvvettir,
  • Tek başıma bu üç kişinin hakkından gelemem, Önce onları birbirinden ayırmak lâzım. 2170
  • Her birisini, öbüründen ayırayım. Ondan sonra birer, birer saçlarını, sakallarını yolarım” dedi.
  • Hile edip arkadaşlarıyla arasını açmak üzere önce sofiyi yola vurdu.
  • Sofi gidince öbür iki arkadaşıyla yalnız kaldı.
  • Sofiye “Eve git, bu arkadaşlar için bir kilim getir” dedi. Fakîhe “Sen fakîhsin, bu da ünlü bir şerif.
  • Biz, senin fetvanla ekmek yemekte, senin bilgi kanadında uçmaktayız. 2175
  • Bu da bizim şehzademiz, sultanımız. Seyit ve Mustafa’nın soyundan, sopundan.
  • Bu pisboğaz, bu hasis sofi kim oluyor ki sizin gibi padişahlarla düşüp kalkıyor.
  • Gelince onu savın gitsin. Siz de tam bir hafta benim bahçemde, çayır çimenliğimde kalın.
  • Hatta bağ da nedir ki? Canim bile sizin. Siz benim sağ gözüm mesabesindesiniz” dedi.
  • Onları vesveselendirip kandırdı. Ah, arkadaştan ayrılmamak gerek. 2180
  • Sofi gelince onu savdılar. Bu sefer bahçıvan, koca bir sopayla ardından seğirtti.
  • Dedi ki: “Ey köpek sofi, demek sen cüret edip benim bağıma giriyorsun ha!
  • Sana bu hususta Cüneyt mi yol gösterdi, Bayezid mi? Bu sana hangi şeyhin, hangi pirinden kaldı?
  • Sofiyi yalnız bulunca bir iyice dövdü, âdeta yarı canlı bir hale koydu, başını yardı.
  • Sofi “benim nöbetim geçti. Fakat arkadaşlar, bir iyice sıranızı gözetin. 2185
  • Beni ağyar bildiniz. Fakat bilin ki bu kaltabandan daha ağyar değilim.
  • Benim yediğimi siz de yiyeceksiniz. Bu çeşit şerbet, her aşağılık kişiye lâyıktır.
  • Bu âlem dağdır, senin sözlerin, yine ses vererek sana gelir” dedi.
  • Bahçıvan sofiden kurtulunca yine o çeşit bir bahane kurdu.
  • Şerife “Ey şerif, eve git de kuşluk öğünü için, yufka ekmeği pişirmiştim, 2190
  • Evin kapısını vur.K aymaz’a söyle, o yufka ekmeğiyle kazı getirsin” dedi.
  • Şerif gidince, fakîhe dedi ki: “Ey işi yerinde, güneş görmüş her şeyi anlar bilir adam, den fakihsin, bu meydanda.
  • O şerif, manasız bir iddiada bulunuyor. Anasının ne iş ettiğini kim bilir ki?