- Veli, kendisine deliliği perde etti mi, ey kör, sen onu nasıl tanıyabilirsin?
- از جنون خود را ولی چون پرده ساخت ** مر و را ای کور کی خواهی شناخت
- Eğer yakîn gözün açıksa bak da her taşın altında bir erin gizli olduğunu gör!
- گر ترا باز است آن دیدهی یقین ** زیر هر سنگی یکی سرهنگ بین
- Yol gösterici ortada, göz önünde; her Kelîm’in bir kilime bürünmüş olduğu meydandadır.
- پیش آن چشمی که باز و رهبر است ** هر گلیمی را کلیمی در بر است
- Veliyi meşhur eden yine velidir. Veli, kime dilerse nasip verir.
- مر ولی را هم ولی شهره کند ** هر که را او خواست با بهره کند
- Fakat deliliğe vurdu mu kimse akıl edip de onu anlayamaz. 2350
- کس نداند از خرد او را شناخت ** چون که او مر خویش را دیوانه ساخت
- Bir hırsız, körden bir şey çaldı mı kör, onu bulabilir mi hiç?
- چون بدزدد دزد بینایی ز کور ** هیچ یابد دزد را او در عبور
- Hırsız, gelip ona çatsa bile kör, hırsız kimdir? Ne anlasın?
- کور نشناسد که دزد او که بود ** گر چه خود بر وی زند دزد عنود
- Köpek, kör yoksulu ısırsa bile kör, kendisini dalayan köpeği nereden bilecek?
- چون گزد سگ کور صاحب ژنده را ** کی شناسد آن سگ درنده را
- Köpeğin kör bir dilenciye saldırması
- حمله بردن سگ بر کور گدا
- Bir köpek, mahallede bir kör bir dilenciye savaş aslanı gibi saldırdı.
- یک سگی در کوی بر کور گدا ** حمله میآورد چون شیر وغا
- Ay bile yoksulların izi tozunu gözüne sürme gibi çektiği halde, köpek, kızgınlıkla yoksullara saldırır. 2355
- سگ کند آهنگ درویشان به خشم ** در کشد مه خاک درویشان به چشم
- Kör, köpeğin sesinden korktu, âciz oldu. Ona tâzim etmeye başladı:
- کور عاجز شد ز بانگ و بیم سگ ** اندر آمد کور در تعظیم سگ
- “Ey avcılar beyi, ey av aslanı, el senin elin (hüküm senin hükmün), benden el çek” demeye başladı.
- کای امیر صید و ای شیر شکار ** دست دست تست دست از من بدار
- Hakîmin biri de zaruret yüzünden eşeğin kuyruğunu ağırlamış, o kuyruğa Kerim lâkabını takmıştır.
- کز ضرورت دم خر را آن حکیم ** کرد تعظیم و لقب دادش کریم
- Kör de zora gelince köpeğe “Ey aslan, benim gibi arık birisini avlayıp da ne yapacaksın?
- گفت او هم از ضرورت کای اسد ** از چو من لاغر شکارت چه رسد
- Dostların çölde yaban eşeği avlamaktalar, sense mahallede kör avlıyorsun, bu ne kötü şey! 2360
- گور میگیرند یارانت به دشت ** کور میگیری تو در کوچه به گشت
- Dostların avda yaban eşeği arıyorlar, sen sokakta hile düzüp kör arıyorsun” dedi.
- گور میجویند یارانت به صید ** کور میجویی تو در کوچه به کید
- Bilgili köpek yaban eşeği avlar, bilgisiz köpekse köre kasteder.
- آن سگ عالم شکار گور کرد ** وین سگ بیمایه قصد کور کرد
- Köpek bile, ilim öğrenince azgınlıktan kurtulur, ormanlarda helâl hayvanlar avlar.
- علم چون آموخت سگ رست از ضلال ** میکند در بیشهها صید حلال
- Köpek bile âlim olunca savaşta çevikleşir. Köpek bile ârif olunca Eshâb-ı Kehif’ten olur.
- سگ چو عالم گشت شد چالاک زحف ** سگ چو عارف گشت شد ز اصحاب کهف
- Köpek bile avcıları kimdir, anlar, tanır. Yarabbi, her şeyi tanıtan o nur nedir ki? 2365
- سگ شناسا شد که میر صید کیست ** ای خدا آن نور اشناسنده چیست
- Körün tanıyamaması, gözü olmadığından değildir; bu, onun bilgisizlikten sarhoş olması yüzündendir.
- کور نشناسد نه از بیچشمی است ** بلکه این ز آن است کز جهل است مست
- Kör, bu yeryüzünden de daha gözsüz değil ya! Hâlbuki bu yer bile Tanrı inayetiyle düşmanı tanıdı!
- نیست خود بیچشم تر کور از زمین ** این زمین از فضل حق شد خصم بین
- Musa’nın nurunu gördü, ona iltifat etti, Karun’u ise tanıdı yere geçirdi.
- نور موسی دید و موسی را نواخت ** خسف قارون کرد و قارون را شناخت
- Benlikte bulunan her kişiyi helâk etti, Tanrının “ Ya ard ublai” emrini anladı.
- رجف کرد اندر هلاک هر دعی ** فهم کرد از حق که یا أرض ابلعی
- Toprak su, yer ve kıvılcımlı ateş, bizimle her şeyden habersiz fakat Tanrı ile her şeyden haberdardırlar. 2370
- خاک و آب و باد و نار با شرر ** بیخبر با ما و با حق با خبر