- Evin içinde ki âşıklar, sevgilinin cemali çırağına pervanedirler. 2575
- عاشقانی کز درون خانهاند ** شمع روی یار را پروانهاند
- Gönül, seninle nurlanan yere, belâlardan sana siperlerden olanların meclisine,
- ای دل آن جا رو که با تو روشناند ** وز بلاها مر ترا چون جوشناند
- Sana canlarında yer verenlerin, seni şaraplarla dopdolu bir kadeh haline getirenlerin yanına git!
- ز آن میان جان ترا جا میکنند ** تا ترا پر باده چون جامی کنند
- Onların canlarında yurt kur; ey aydın dolunay, gökyüzünde mekân tut!
- در میان جان ایشان خانه گیر ** در فلک خانه کن ای بدر منیر
- Onlar, sana sırları belirtmek için Utarit gibi gönül defterini açarlar.
- چون عطارد دفتر دل واکنند ** تا که بر تو سرها پیدا کنند
- Mademki yerin yurdun yok bildiklerin yanına var, ay parçasıysan kâmil ve tamam bir aya yüz vur! 2580
- پیش خویشان باش چون آوارهای ** بر مه کامل زن ار مه پارهای
- Cüz’ün, küllünden çekinmesi de ne oluyor? Muhalifle bu kaynaşma da ne?
- جزو را از کل خود پرهیز چیست ** با مخالف این همه آمیز چیست
- Cinse bak, bir nev’ile karışınca, o cinsin nev’i olmuş gayıpları gör, ayn’ın nuru ile ayn kesilmiş.
- جنس را بین نوع گشته در روش ** غیبها بین گشته عین از پرتوش
- Be akılsız, karı gibi işvelendikçe, yalana işveye kalkıştıkça, nasıl üst olacaksın?
- تا چون زن عشوه خری ای بیخرد ** از دروغ و عشوه کی یابی مدد
- Halkın seni övmesini, sana yaltaklanmasını, halkın tatlı ve kandırıcı sözlerini alıyor, altın gibi cebine indiriyorsun!
- چاپلوس و لفظ شیرین و فریب ** میستانی مینهی چون زر به جیب
- Sana Padişahların sövmesi, vurması, sapıkların övmesinden daha iyidir. 2585
- مر ترا دشنام و سیلی شهان ** بهتر آید از ثنای گمرهان
- Padişahların tokadını ye de aşağılık kişilerin balını yeme, bu suretle er olanların ikbali yüzünden sen de bir er ol.
- صفع شاهان خور مخور شهد خسان ** تا کسی گردی ز اقبال کسان
- Çünkü onlardan hil’at gelir, devlet gelir. Onlar, ruhun penahında cesedi, can haline getirirler.
- ز آنک از ایشان خلعت و دولت رسد ** در پناه روح جان گردد جسد
- Nerede bir çıplak, bir yoksul görürsen bil ki bir kâmilden kaçmıştır.
- هر کجا بینی برهنه و بینوا ** دان که او بگریخته ست از اوستا
- Gönlünün dilediğini yapmak, o kör, o kötü ve sermayesiz gönlün istediğini yerine getirmek için bir üstattan firar etmiştir.
- تا چنان گردد که میخواهد دلش ** آن دل کور بد بیحاصلش
- Eğer ustanın dilediğine uysaydı kendisini de bezerdi, akrabasını da. 2590
- گر چنان گشتی که استا خواستی ** خویش را و خویش را آراستی
- Dünyada kim ustadan kaçarsa, devletten kaçar; bunu böyle bil.
- هر که از استا گریزد در جهان ** او ز دولت میگریزد این بدان
- Ten kazancında bir sanat öğrendin, din sanatına da bir el ur!
- پیشهای آموختی در کسب تن ** چنگ اندر پیشهی دینی بزن
- Dünyada elbisen var, zenginleştin; fakat bu âlemden gidince nasıl edeceksin?
- در جهان پوشیده گشتی و غنی ** چون برون آیی از اینجا چون کنی
- Ahiret için de bir sanat öğren ki mağfiret kazancını elde edesin.
- پیشهای آموز کاندر آخرت ** اندر آید دخل کسب مغفرت
- O cihan da pazarla, kazançla dolu bir şehirdir. Zannetme ki kazanma yalnız bu âlemdedir ve bu kazanç kâfidir! 2595
- آن جهان شهری است پر بازار و کسب ** تا نپنداری که کسب اینجاست حسب
- Ulu Tanrı “Bu cihanın kazancı, o kazancın yanında çocuk oyuncağıdır” dedi.
- حق تعالی گفت کاین کسب جهان ** پیش آن کسب است لعب کودکان
- Hani bir çocuk, öbür çocuğun üstüne yürür, onunla konuşuyor birleşiyor gibi hareketlerde bulunur ya..
- همچو آن طفلی که بر طفلی تند ** شکل صحبت کن مساسی میکند
- Çocuklar, dükkâncılık oynarlar ya fakat zaman geçirmeden başka, ellerine bir şey girmez.
- کودکان سازند در بازی دکان ** سود نبود جز که تعبیر زبان
- Gece gelip çatar, çocuk evine aç döner, Öbür çocuklar giderler, tek başına kalakalır.
- شب شود در خانه آید گرسنه ** کودکان رفته بمانده یک تنه