- Hak, beni aslanla köpeği imtihan etmek için yarattı, halisle kalpı ayırt etmek için halk etti.
- امتحان شیر و کلبم کرد حق ** امتحان نقد و قلبم کرد حق
- Ben, kalpın yüzünü ne vakit karartmışım. Kuyumcuyum ben, ona daima değerini verdim.
- قلب را من کی سیه رو کردهام ** صیرفیام قیمت او کردهام
- İyilere yol gösteririm, kuru dalları keserim. 2675
- نیکوان را ره نمایی میکنم ** شاخههای خشک را بر میکنم
- Bu otları niye ortaya koyarım? Hayvan hangi cinstendir, meydana çıksın diye.
- این علفها مینهم از بهر چیست ** تا پدید آید که حیوان جنس کیست
- Kurt, ceylândan bir yavru doğursa onun kurt yahut ceylân oluşunda şüphe edilir.
- گرگ از آهو چو زاید کودکی ** هست در گرگیش و آهویی شکی
- Önüne otla kemik koy. Bakalım hangisine tezce adım atacak, hangisine meyledecek?
- تو گیاه و استخوان پیشش بریز ** تا کدامین سو کند او گام تیز
- Eğer kemiğe gelirse köpektir, ota meylederse şüphe yok, ceylân cinsindendir.
- گر به سوی استخوان آید سگ است ** ور گیا خواهد یقین آهو رگ است
- Kahırla lütuf, birbirine eş oldu. Bu ikisinden bir hayır ve şer âlemi doğdu. 2680
- قهر و لطفی جفت شد با همدگر ** زاد از این هر دو جهانی خیر و شر
- Sen otla kemiği göster, nefis ve can gıdasını arz et.
- تو گیاه و استخوان را عرضه کن ** قوت نفس و قوت جان را عرضه کن
- Nefis gıdasını isterse aşağılıktır, ruh gıdasını isterse serverdir.
- گر غذای نفس جوید ابتر است ** ور غذای روح خواهد سرور است
- Tene hizmet ederse eşektir. Can denizine dalarsa inci bulur.
- گر کند او خدمت تن هست خر ** ور رود در بحر جان یابد گهر
- Gerçi bu ikisi birbirine aykırı, hayır ve şerdir ama ikisi de bir iş başındadır.
- گر چه این دو مختلف خیر و شراند ** لیک این هر دو به یک کار اندراند
- Peygamberler, ibadetlerini arz ederler, düşmanlar şehvetlerini. 2685
- انبیا طاعات عرضه میکنند ** دشمنان شهوات عرضه میکنند
- Ben iyiyi nasıl kötüleştirebilirim? Tanrı değilim ya! Ben bir davetçiyim, onları yaratan değil!
- نیک را چون بد کنم یزدان نیام ** داعیم من خالق ایشان نیام
- Güzeli çirkin yapabilir miyim? Rab değilim ki. Güzele çirkine bir aynayım.
- خوب را من زشت سازم رب نهام ** زشت را و خوب را آیینهام
- Hintli, bu, adamı kara suratlı gösteriyor diye aynayı yaktı.
- سوخت هندو آینه از درد را ** کاین سیه رو مینماید مرد را
- O beni gammaz yaptı, çirkin kimdir, güzel kim? Söyleyeyim diye o, beni doğru sözlü etti.
- او مرا غماز کرد و راست گو ** تا بگویم زشت کو و خوب کو
- Ben şahidim, şahidi zindana atmak nerede görülmüş? Zindan ehli değilim. Tanrı şahidimdir. 2690
- من گواهم بر گوا زندان کجاست ** اهل زندان نیستم ایزد گواست
- Ben de nerede meyveli bir ağaç görürsem onu dadı gibi besler, yetiştiririm.
- هر کجا بینم نهال میوهدار ** تربیتها میکنم من دایهوار
- Fakat nerede bir acı ve kuru ağaç görürsem fışkı, miskten kurtulsun diye keserim.
- هر کجا بینم درخت تلخ و خشک ** میبرم تا وارهد از پشک مشک
- Kuru ağaç, bahçıvana “Yiğit, suçsuz, günahsız niye benim başımı kesiyorsun?” der.
- خشک گوید باغبان را کای فتی ** مر مرا چه میبری سر بیخطا
- Bahçıvan der ki: “Sus, kötü huylu. Kuruluğun suç olarak yetmez mi?”
- باغبان گوید خمش ای زشت خو ** بس نباشد خشکی تو جرم تو
- Kuru ağaç “Ben doğruyum, eğri değil. Niçin suçum yokken beni kesiyorsun der?” der. 2695
- خشک گوید راستم من کژ نیام ** تو چرا بیجرم میبری پیم
- Bahçıvan der ki: “Kutlu bir şey olsaydın da keşke eğri olsaydın, fakat yaş olsaydın!
- باغبان گوید اگر مسعودیای ** کاشکی کژ بودیای تر بودیای
- Öyle olsaydın Âbıhayatı çeker, dirilik suyu ile karışır, hayat bulurdun.
- جاذب آب حیاتی گشتهای ** اندر آب زندگی آغشتیای