English    Türkçe    فارسی   

2
2699-2723

  • Güzel bir ağaç dalı, kötü bir ağaca aşılansa o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir.”
  • شاخ تلخ ار با خوشی وصلت کند ** آن خوشی اندر نهادش بر زند
  • Muaviye’nin Şeytan’a kızıp sert muamelede bulunması
  • عنف کردن معاویه با ابلیس‏
  • Emîr, Şeytana dedi ki: “Ey yol vurucu, delil getirme. Beni kandırmağa yol bulamazsın, yol arama. 2700
  • گفت امیر ای راه زن حجت مگو ** مر ترا ره نیست در من ره مجو
  • Sen bir dolandırıcısın ben de garip bir tacirim. Getirdiğin her elbiseyi nasıl alabilirim?
  • ره زنی و من غریب و تاجرم ** هر لباساتی که آری کی خرم‏
  • Kâfirlik edip pılımın, pırtımın etrafında dolaşma. Sen hiç kimsenin malına müşteri değilsin.
  • گرد رخت من مگرد از کافری ** تو نه ای رخت کسی را مشتری‏
  • Dolandırıcı müşteri olamaz. Müşteri gibi görünse bile bu, hileden, düzenden ibarettir.
  • مشتری نبود کسی را راه زن ** ور نماید مشتری مکر است و فن‏
  • Kim bilir, bu hasetçinin kabağında ne var? Tanrı, bu düşmanın elinden bizi kurtar, feryadımıza yetiş!
  • تا چه دارد این حسود اندر کدو ** ای خدا فریاد ما را زین عدو
  • Bir kere daha bana üfürür, beni bir kere daha afsunlarsa bu hırsız, hırkamı kaptı gitti! 2705
  • گر یکی فصلی دگر در من دمد ** در رباید از من این ره زن نمد
  • BASLIK YOK
  • نالیدن معاویه به حضرت حق تعالی از ابلیس و نصرت خواستن‏
  • Onun bu sözü duman gibidir. Ey Tanrı, elimi tut, yoksa kilimim elden gider.
  • این حدیثش همچو دود است ای اله ** دست گیر ار نه گلیمم شد سیاه‏
  • Bir delil getirmekle İblis’e üst olamam. Çünkü o, her yüce, her aşağılık kişinin fitnecisi, imtihancısıdır.
  • من به حجت بر نیایم با بلیس ** کاوست فتنه‏ی هر شریف و هر خسیس‏
  • “Allemel esma” ya bey olan Âdem bile bu köpeğin yıldırım gibi koşuşuna karşı yaya kalmıştır.
  • آدمی که علم الاسما بک است ** در تک چون برق این سگ بی‏تک است‏
  • Şeytan, onu bile cennetten yeryüzüne atmıştır. Âdem bile Simâk burcundayken balık gibi onun oltasına düşmüş,
  • از بهشت انداختش بر روی خاک ** چون سمک در شست او شد از سماک‏
  • “Rabbenâ, zalemnâ” diye ağlayıp feryat etmiştir. Onun hilesine, düzenine nihayet yoktur. 2710
  • نوحه‏ی إنا ظلمنا می‏زدی ** نیست دستان و فسونش را حدی‏
  • Onun her sözünde bir şey vardır, her sözünde yüz binlerce sihir gizlidir.
  • اندرون هر حدیث او شر است ** صد هزاران سحر در وی مضمر است‏
  • Erlerin erliklerini bir nefeste bağlar; kadının erkeğin hevesini bir nefeste arttırır.
  • مردی مردان ببندد در نفس ** در زن و در مرد افروزد هوس‏
  • Ey halkı yakıp yandıran fitneci İblis, niçin beni uyandırdın? Doğruyu söyle!
  • ای بلیس خلق سوز فتنه جو ** بر چی‏ام بیدار کردی راست گو
  • BASLIK YOK
  • باز تقریر ابلیس تلبیس خود را
  • Şeytan, “Kötü zan sahibi olan kişi, yüz nişan da olsa doğruyu işitmez.
  • گفت هر مردی که باشد بد گمان ** نشنود او راست را با صد نشان‏
  • Bir gönül, hayale düştü mü delil getirsen bile hayali artar. 2715
  • هر درونی که خیال‏اندیش شد ** چون دلیل آری خیالش بیش شد
  • Söz, o gönülde illet haline gelir; gazinin kılıcı hırsıza âlet olur.
  • چون سخن دروی رود علت شود ** تیغ غازی دزد را آلت شود
  • Bu takdirde, öyle adama verilecek cevap susmaktan ibarettir. Ahmakla konuşmak deliliktir.
  • پس جواب او سکوت است و سکون ** هست با ابله سخن گفتن جنون‏
  • Ey ahmak, benim şerrimden Tanrı’ya ne ağlayıp sızlanıyorsun? Sen, o aşağılık nefsinin şerrinden ağla, sızlan!
  • تو ز من با حق چه نالی ای سلیم ** تو بنال از شر آن نفس لئیم‏
  • Sen helva yersin, çıban olur; sıtmaya tutulursun, sıhhatin bozulur.
  • تو خوری حلوا تو را دنبل شود ** تب بگیرد طبع تو مختل شود
  • Sonra da İblis’e suçu yokken lânet edersin. Niçin o şeytanlığı kendinde görmezsin? 2720
  • بی‏گنه لعنت کنی ابلیس را ** چون نبینی از خود آن تلبیس را
  • Bu, ey azgın, İblis’ten değil, sendendir. Tilki gibi kuyruk peşinde koşup durmaktasın.
  • نیست از ابلیس از تست ای غوی ** که چو روبه سوی دنبه می‏دوی‏
  • Yeşillikte bir kuyruk gördün mü o tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun?
  • چون که در سبزه ببینی دنبه را ** دام باشد این ندانی تو چرا
  • Bilmiyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni bilgiden uzaklaştırdı, gözünü, aklını kör etti.
  • ز آن ندانی کت ز دانش دور کرد ** میل دنبه چشم و عقلت کور کرد