- “Rabbenâ, zalemnâ” diye ağlayıp feryat etmiştir. Onun hilesine, düzenine nihayet yoktur. 2710
- نوحهی إنا ظلمنا میزدی ** نیست دستان و فسونش را حدی
- Onun her sözünde bir şey vardır, her sözünde yüz binlerce sihir gizlidir.
- اندرون هر حدیث او شر است ** صد هزاران سحر در وی مضمر است
- Erlerin erliklerini bir nefeste bağlar; kadının erkeğin hevesini bir nefeste arttırır.
- مردی مردان ببندد در نفس ** در زن و در مرد افروزد هوس
- Ey halkı yakıp yandıran fitneci İblis, niçin beni uyandırdın? Doğruyu söyle!
- ای بلیس خلق سوز فتنه جو ** بر چیام بیدار کردی راست گو
- BASLIK YOK
- باز تقریر ابلیس تلبیس خود را
- Şeytan, “Kötü zan sahibi olan kişi, yüz nişan da olsa doğruyu işitmez.
- گفت هر مردی که باشد بد گمان ** نشنود او راست را با صد نشان
- Bir gönül, hayale düştü mü delil getirsen bile hayali artar. 2715
- هر درونی که خیالاندیش شد ** چون دلیل آری خیالش بیش شد
- Söz, o gönülde illet haline gelir; gazinin kılıcı hırsıza âlet olur.
- چون سخن دروی رود علت شود ** تیغ غازی دزد را آلت شود
- Bu takdirde, öyle adama verilecek cevap susmaktan ibarettir. Ahmakla konuşmak deliliktir.
- پس جواب او سکوت است و سکون ** هست با ابله سخن گفتن جنون
- Ey ahmak, benim şerrimden Tanrı’ya ne ağlayıp sızlanıyorsun? Sen, o aşağılık nefsinin şerrinden ağla, sızlan!
- تو ز من با حق چه نالی ای سلیم ** تو بنال از شر آن نفس لئیم
- Sen helva yersin, çıban olur; sıtmaya tutulursun, sıhhatin bozulur.
- تو خوری حلوا تو را دنبل شود ** تب بگیرد طبع تو مختل شود
- Sonra da İblis’e suçu yokken lânet edersin. Niçin o şeytanlığı kendinde görmezsin? 2720
- بیگنه لعنت کنی ابلیس را ** چون نبینی از خود آن تلبیس را
- Bu, ey azgın, İblis’ten değil, sendendir. Tilki gibi kuyruk peşinde koşup durmaktasın.
- نیست از ابلیس از تست ای غوی ** که چو روبه سوی دنبه میدوی
- Yeşillikte bir kuyruk gördün mü o tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun?
- چون که در سبزه ببینی دنبه را ** دام باشد این ندانی تو چرا
- Bilmiyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni bilgiden uzaklaştırdı, gözünü, aklını kör etti.
- ز آن ندانی کت ز دانش دور کرد ** میل دنبه چشم و عقلت کور کرد
- Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder; düşmanlığa kalkışma, bu cinayeti, kara nefsin işledi.
- حبک الأشیاء یعمیک یصم ** نفسک السودا جنت لا تختصم
- Bana suç bulma, aykırı görme. Ben, kötülükten de bizarım, hırstan da, kinden de! 2725
- تو گنه بر من منه کژ مژ مبین ** من ز بد بیزارم و از حرص و کین
- Bir kere kötülük ettim, hâlâ pişmanım; gecem gündüz olsun diye bekleyip duruyorum.
- من بدی کردم پشیمانم هنوز ** انتظارم تا شبم آید به روز
- Halk arasında müttehim oldum, herkes, kadın olsun erkek olsun kendi işini bana isnat ediyor.
- متهم گشتم میان خلق من ** فعل خود بر من نهد هر مرد و زن
- Zavallı kurt, aç bile olsa uyduruyor diye itham edilir.
- گرگ بیچاره اگر چه گرسنه است ** متهم باشد که او در طنطنه است
- Zayıflıktan yol yürümeye kudreti olmasa bile çok yemeden imtilâ olmuştur derler” dedi.
- از ضعیفی چون نتاند راه رفت ** خلق گوید تخمه است از لوت زفت
- Muaviye’nin tekrar İblis’e ısrarı
- باز الحاح کردن معاویه ابلیس را
- Muaviye dedi ki: “Seni doğruluktan başka bir şey kurtaramaz. Adalet, seni doğruluğa davet etmekte. 2730
- گفت غیر راستی نرهاندت ** داد سوی راستی میخواندت
- Doğru söyle de elimden kurtul. Hile, savaşımın tozunu yatıştıramaz.”
- راست گو تا وارهی از چنگ من ** مکر ننشاند غبار جنگ من
- Şeytan, “Ey hayal kuran, düşüncelere dalan, doğruyu, yalanı nasıl anladın?” dedi.
- گفت چون دانی دروغ و راست را ** ای خیالاندیش پر اندیشهها
- Muaviye, “Peygamber, nişanesini bildirmiş, kalpla sağlamı anlamak için mehenk vermiş;
- گفت پیغمبر نشانی داده است ** قلب و نیکو را محک بنهاده است
- “Yalan kalplerde şüphe uyandırır, doğru kalplere emniyet ve neşe verir “demiştir.
- گفته است الکذب ریب فی القلوب ** گفت الصدق طمانین طروب