- Cemaatten biri “Sen bu ahı bana ver, ben o namazı sana bağışlayayım” dedi.
- آن یکی از جمع گفت این آه را ** تو به من ده و آن نماز من ترا
- Adam “Verdim, namazı da kabul ettim” dedi. Öbürü o ahı, yüzlerce niyazı aldı.
- گفت دادم آه و پذرفتم نماز ** او ستد آن آه را با صد نیاز
- Gece rüyasında hâtif ona“ Sen Âbıhayatı, derde dermen olan ameli aldın,
- شب به خواب اندر بگفتش هاتفی ** که خریدی آب حیوان و شفا
- O ahı seçmen, o âşıklar zümresine girmen yüzü suyu hürmetine de bütün cemaatin namazı kabul edildi” dedi.
- حرمت این اختیار و این دخول ** شد نماز جملهی خلقان قبول
- İblis’in Muaviye’ye hilesini söylemesi hikâyesinin sonu
- تتمهی اقرار ابلیس به معاویه مکر خود را
- Bunun üzerine Azazil dedi ki: “Ey emîr, artık hilemi açığa vurayım. 2780
- پس عزازیلش به گفت ای میر راد ** مکر خود اندر میان باید نهاد
- Eğer namazın fevt olsaydı gönlüne dert düşecek, ah ve figana başlayacaktın.
- گر نمازت فوت میشد آن زمان ** میزدی از درد دل آه و فغان
- O teessüf, o figan, o niyaz, yüzlerce zikirden, namazdan üstün olacaktır.
- آن تاسف و آن فغان و آن نیاز ** در گذشتی از دو صد ذکر و نماز
- Böyle bir ah, hicapları yakmasın diye korktum da seni, onun için uyandırdım.
- من ترا بیدار کردم از نهیب ** تا بسوزاند چنان آهی حجاب
- İstedim ki öyle bir ah etmeyesin, bu suretle de o yola sahip olmayasın.
- تا چنان آهی نباشد مر ترا ** تا بدان راهی نباشد مر ترا
- Ben hasetçiyim, işte böyle bir hasette bulundum. Düşmanım; işim, gücüm, hile ve kinden ibarettir” 2785
- من حسودم از حسد کردم چنین ** من عدویم کار من مکر است و کین
- Muaviye, bunun üzerine “ İşte şimdi doğruyu söyledin, senden bu beklenir, lâyığın budur.
- گفت اکنون راست گفتی صادقی ** از تو این آید تو این را لایقی
- Sen örümceksin, ancak sinek tutabilirsin. Hâlbuki ben sinek değilim, zahmet etme a köpek!
- عنکبوتی تو مگس داری شکار ** من نیم ای سگ مگس زحمت میار
- Ben akdoğanım, beni padişah avlar. Örümcek, etrafımızda nasıl olur da ağ örebilir?
- باز اسپیدم شکارم شه کند ** عنکبوتی کی بگرد ما تند
- Kudretin varken yürü, sinek avla, sinekleri bir ayran tası civarına çağır!
- رو مگس میگیر تا تانی هلا ** سوی دوغی زن مگسها را صلا
- Onları bala çağırsan bile bu çağırış, şüphe yok yalandır, çağırdığın şey de yine ayran! 2790
- ور بخوانی تو به سوی انگبین ** هم دروغ و دوغ باشد آن یقین
- Sen beni uyandırdın ama o uyandırış, uykunun ta kendisiydi. Bana gemi gösterdin ama gösterdiğin gemi, girdaptan ibaretti.
- تو مرا بیدار کردی خواب بود ** تو نمودی کشتی آن گرداب بود
- Sen beni, daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için hayra sevkettin” dedi.
- تو مرا در خیر ز آن میخواندی ** تا مرا از خیر بهتر راندی
- Ev sahibinin, hırsızı yakalamak üzereyken birisinin seslenmesi yüzünden kaçırması
- فوت شدن دزد به آواز دادن آن شخص صاحب خانه را که نزدیک آمده بود که دزد را دریابد و بگیرد
- Bu, şuna benzer: Bir adam, odasında hırsız görüp kovalamaya başladı.
- این بدان ماند که شخصی دزد دید ** در وثاق اندر پی او میدوید
- Birkaç kere peşinden dolaştı, iyice terledi.
- تا دو سه میدان دوید اندر پیش ** تا در افگند آن تعب اندر خویش
- Nihayet son saldırışta hırsıza yaklaştı. Bir sıçrasa tutacaktı. 2795
- اندر آن حمله که نزدیک آمدش ** تا بدو اندر جهد دریابدش
- Biri “Buraya gel de belâ nişanelerini gör!
- دزد دیگر بانگ کردش که بیا ** تا ببینی این علامات بلا
- Çabuk ol savaş eri, çabuk gel de burada ki ahvali bir gör” diye bağırdı.
- زود باش و باز گرد ای مرد کار ** تا ببینی حال اینجا زار زار
- Adam, herhalde orada da bir hırsız olacak, hemen gitmezsem başıma belâ kesilecek,
- گفت باشد کان طرف دزدی بود ** گر نگردم زود این بر من رود
- Çoluğuma, çocuğuma el uzatacak. O vakit bunu tutmaktan ne faydam olur?
- در زن و فرزند من دستی زند ** بستن این دزد سودم کی کند
- Bu Müslüman, kerem edip beni çağırıyor. Hemencecik gitmezsem herhalde bir kötülüğü düşeceğim deyip. 2800
- این مسلمان از کرم میخواندم ** گر نگردم زود پیش آید ندم