English    Türkçe    فارسی   

2
2783-2807

  • Böyle bir ah, hicapları yakmasın diye korktum da seni, onun için uyandırdım.
  • İstedim ki öyle bir ah etmeyesin, bu suretle de o yola sahip olmayasın.
  • Ben hasetçiyim, işte böyle bir hasette bulundum. Düşmanım; işim, gücüm, hile ve kinden ibarettir” 2785
  • Muaviye, bunun üzerine “ İşte şimdi doğruyu söyledin, senden bu beklenir, lâyığın budur.
  • Sen örümceksin, ancak sinek tutabilirsin. Hâlbuki ben sinek değilim, zahmet etme a köpek!
  • Ben akdoğanım, beni padişah avlar. Örümcek, etrafımızda nasıl olur da ağ örebilir?
  • Kudretin varken yürü, sinek avla, sinekleri bir ayran tası civarına çağır!
  • Onları bala çağırsan bile bu çağırış, şüphe yok yalandır, çağırdığın şey de yine ayran! 2790
  • Sen beni uyandırdın ama o uyandırış, uykunun ta kendisiydi. Bana gemi gösterdin ama gösterdiğin gemi, girdaptan ibaretti.
  • Sen beni, daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için hayra sevkettin” dedi.
  • Ev sahibinin, hırsızı yakalamak üzereyken birisinin seslenmesi yüzünden kaçırması
  • Bu, şuna benzer: Bir adam, odasında hırsız görüp kovalamaya başladı.
  • Birkaç kere peşinden dolaştı, iyice terledi.
  • Nihayet son saldırışta hırsıza yaklaştı. Bir sıçrasa tutacaktı. 2795
  • Biri “Buraya gel de belâ nişanelerini gör!
  • Çabuk ol savaş eri, çabuk gel de burada ki ahvali bir gör” diye bağırdı.
  • Adam, herhalde orada da bir hırsız olacak, hemen gitmezsem başıma belâ kesilecek,
  • Çoluğuma, çocuğuma el uzatacak. O vakit bunu tutmaktan ne faydam olur?
  • Bu Müslüman, kerem edip beni çağırıyor. Hemencecik gitmezsem herhalde bir kötülüğü düşeceğim deyip. 2800
  • O iyilikçi Müslüman’ın şefkatine güvenerek hırsızı bıraktı yola düzüldü.
  • Varıp “Aziz dost ne var? Böyle kimin elinden feryat ediyorsun ?” dedi.
  • Adam “İşte, hırsızın ayak izine bak. Hırsız çalacağını çalıp bu tarafa gitmiş.
  • İşte o kaltabanın ayak izi. Yürü, bu izi izle, ardından koş!” dedi.
  • Adam “Be ahmak, sen ne söylüyorsun? Ben onu tutmuşum. 2805
  • Sen bağırınca koyuverdim. Sen bir eşekmişsin meğerse. Bense seni adam sandım.
  • Bu ne herze, bu ne hezeyan? Ben kendisini tutmuştum, ayak izini ne yapayım?” dedi.