- İstedim ki öyle bir ah etmeyesin, bu suretle de o yola sahip olmayasın.
- تا چنان آهی نباشد مر ترا ** تا بدان راهی نباشد مر ترا
- Ben hasetçiyim, işte böyle bir hasette bulundum. Düşmanım; işim, gücüm, hile ve kinden ibarettir” 2785
- من حسودم از حسد کردم چنین ** من عدویم کار من مکر است و کین
- Muaviye, bunun üzerine “ İşte şimdi doğruyu söyledin, senden bu beklenir, lâyığın budur.
- گفت اکنون راست گفتی صادقی ** از تو این آید تو این را لایقی
- Sen örümceksin, ancak sinek tutabilirsin. Hâlbuki ben sinek değilim, zahmet etme a köpek!
- عنکبوتی تو مگس داری شکار ** من نیم ای سگ مگس زحمت میار
- Ben akdoğanım, beni padişah avlar. Örümcek, etrafımızda nasıl olur da ağ örebilir?
- باز اسپیدم شکارم شه کند ** عنکبوتی کی بگرد ما تند
- Kudretin varken yürü, sinek avla, sinekleri bir ayran tası civarına çağır!
- رو مگس میگیر تا تانی هلا ** سوی دوغی زن مگسها را صلا
- Onları bala çağırsan bile bu çağırış, şüphe yok yalandır, çağırdığın şey de yine ayran! 2790
- ور بخوانی تو به سوی انگبین ** هم دروغ و دوغ باشد آن یقین
- Sen beni uyandırdın ama o uyandırış, uykunun ta kendisiydi. Bana gemi gösterdin ama gösterdiğin gemi, girdaptan ibaretti.
- تو مرا بیدار کردی خواب بود ** تو نمودی کشتی آن گرداب بود
- Sen beni, daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için hayra sevkettin” dedi.
- تو مرا در خیر ز آن میخواندی ** تا مرا از خیر بهتر راندی
- Ev sahibinin, hırsızı yakalamak üzereyken birisinin seslenmesi yüzünden kaçırması
- فوت شدن دزد به آواز دادن آن شخص صاحب خانه را که نزدیک آمده بود که دزد را دریابد و بگیرد
- Bu, şuna benzer: Bir adam, odasında hırsız görüp kovalamaya başladı.
- این بدان ماند که شخصی دزد دید ** در وثاق اندر پی او میدوید
- Birkaç kere peşinden dolaştı, iyice terledi.
- تا دو سه میدان دوید اندر پیش ** تا در افگند آن تعب اندر خویش
- Nihayet son saldırışta hırsıza yaklaştı. Bir sıçrasa tutacaktı. 2795
- اندر آن حمله که نزدیک آمدش ** تا بدو اندر جهد دریابدش
- Biri “Buraya gel de belâ nişanelerini gör!
- دزد دیگر بانگ کردش که بیا ** تا ببینی این علامات بلا
- Çabuk ol savaş eri, çabuk gel de burada ki ahvali bir gör” diye bağırdı.
- زود باش و باز گرد ای مرد کار ** تا ببینی حال اینجا زار زار
- Adam, herhalde orada da bir hırsız olacak, hemen gitmezsem başıma belâ kesilecek,
- گفت باشد کان طرف دزدی بود ** گر نگردم زود این بر من رود
- Çoluğuma, çocuğuma el uzatacak. O vakit bunu tutmaktan ne faydam olur?
- در زن و فرزند من دستی زند ** بستن این دزد سودم کی کند
- Bu Müslüman, kerem edip beni çağırıyor. Hemencecik gitmezsem herhalde bir kötülüğü düşeceğim deyip. 2800
- این مسلمان از کرم میخواندم ** گر نگردم زود پیش آید ندم
- O iyilikçi Müslüman’ın şefkatine güvenerek hırsızı bıraktı yola düzüldü.
- بر امید شفقت آن نیک خواه ** دزد را بگذاشت باز آمد به راه
- Varıp “Aziz dost ne var? Böyle kimin elinden feryat ediyorsun ?” dedi.
- گفت ای یار نکو احوال چیست ** این فغان و بانگ تو از دست کیست
- Adam “İşte, hırsızın ayak izine bak. Hırsız çalacağını çalıp bu tarafa gitmiş.
- گفت اینک بین نشان پای دزد ** این طرف رفته ست دزد زن بمزد
- İşte o kaltabanın ayak izi. Yürü, bu izi izle, ardından koş!” dedi.
- نک نشان پای دزد قلتبان ** در پی او رو بدین نقش و نشان
- Adam “Be ahmak, sen ne söylüyorsun? Ben onu tutmuşum. 2805
- گفت ای ابله چه میگویی مرا ** من گرفته بودم آخر مر و را
- Sen bağırınca koyuverdim. Sen bir eşekmişsin meğerse. Bense seni adam sandım.
- دزد را از بانگ تو بگذاشتم ** من تو خر را آدمی پنداشتم
- Bu ne herze, bu ne hezeyan? Ben kendisini tutmuştum, ayak izini ne yapayım?” dedi.
- این چه ژاژست و چه هرزه ای فلان ** من حقیقت یافتم چه بود نشان
- Sen bir hilebazsın, yahut aptalın birisin. Hatta belki de hırsızın ta kendisisin ve bu işi de mahsus yaptın.
- گفت من از حق نشانت میدهم ** این نشان است از حقیقت آگهم