English    Türkçe    فارسی   

2
2826-2850

  • Münafıklar, buna benzer bir çift- tek oyununu da Peygamberle oynamışlardı.
  • “Ahmet dinini yüceltmek için bir mescit yapalım” dediler. Hâlbuki bu mürtetlikten başka bir şey değildi.
  • Bu çeşit aykırı bir oyuna girişerek Peygamber’in mescidinden başka bir mescit yaptılar.
  • Döşemesini, tavanını, kubbesini düzdüler. Fakat bununla cemaati ayırmak diliyorlardı.
  • Yalvararak Peygamber’in yanına geldiler, deve gibi huzuruna çöktüler. 2830
  • “Ey Allah Peygamberi, lütfedip o mescide kadar bir zahmet etsen;
  • Kademlerinle kutlasan, günlerin kıyamete kadar ter-ü taze olsun!
  • Topraklı, bulutlu günün, zaruret ve yoksulluk gününün mescidi işte.
  • Diledik ki oraya bir garip gelirse yer bulsun, bu hizmet konağında bolluğa ersin.
  • Bu suretle de din şiarı çoğalsın, etrafa yayılsın, dostlarla olunca acı yemiş bile hoştur. 2835
  • Bir an orayı şereflendir, bizi tezkiye et, diğer sahabeye bildir.
  • Mescide, mescittekilere iltifat et, sen aysın, biz de gece. Bir an olsun bizimle ol da.
  • Gece cemalinle gündüze dönsün, ey cemali, geceleri aydınlatan güneş.!” dediler.
  • Ah ne olurdu bu sözleri gönülden söyleselerdi de muratları olsaydı.
  • Gönül istemeden ağza gelen lâtif sözler, külhandaki yeşilliğe benzer dostlar. 2840
  • Uzaktan bak, geç. Yavrum onlar yemeye kokmaya değmez.
  • Vefasızlara gitme. Onlar; iyi dinle, yıkık köprüdür.
  • Bilgisiz biri oraya ayak basarsa köprü de yıkılır, ayağı da kırılır.
  • Asker, nerede bir bozgunluğa uğrarsa, iki, üç karı tabiatlı adamın yüzünden uğrar.
  • O, erkek gibi silahlanıp savaş safına girer. Diğerleri de, işte tam dost diye ona güvenirler. 2845
  • Fakat savaş zahmetlerini gördü mü yüz çevirir. Onun kaçışı senin manevi kuvvetini de kırar.
  • Bu bahis, uzundur. Uzadıkça uzar, maksat da gizli kalır, geçelim.
  • Münafıkların Peygamber’i Mescid-i Dırâr’a götürmek için kandırmaya çalışmaları
  • Halk Peygamber’e masallar okumakta; yalan dolan atını sürmekteydiler.
  • O merhametli, şefkatli Peygamber gülümseyerek ancak “Peki” diyebildi.
  • O cemaatin teşekkür edilmesi icap eden işlerini anladı, icabet edeceğini söyleyerek haber getirenleri sevindirdi. 2850