English    Türkçe    فارسی   

2
2862-2886

  • Şam’dan buraya bir Yahudi getirmek niyetindeydiler. Yahudiler, o Şam’lı Yahudi’nin vaazından sarhoş olmuşlardı.
  • Peygamber, “Gelmeğe gelirim ama şimdi yol üstündeyiz. Savaşa gidiyoruz.
  • Savaştan dönünce o mescide giderim” buyurdu;
  • Onları defetti; savaşa gitti. O kötü, o yalancı kişileri bu suretle avuttu. 2865
  • Dönünce münafıklar, tekrar gelip evvelki vaadini hatırlattılar.
  • Allah, “ Peygamber, açıkça söyle. Neticesi savaş bile olsa onların hıyanetlerini açığa vur” dedi.
  • Peygamber de “ Ey hilebaz Kavim, susun da sırlarınızı söylemeyeyim”
  • Deyip sırlarından birkaçını söyleyiverdi. Derhal halleri kötüleşti.
  • Münafıkların elçileri, hemen “Hâşa, hâşa” demeğe başladılar. 2870
  • Her münafık, koltuğuna bir Mushaf urup hile ile Peygamber’e koştu;
  • Yemin etmeye koyuldu. Çünkü yemin etmek siperdir, ve yemin etmek, yalancı kişilerin âdetidir.
  • Yalancı, dolancı adam, dinde vefakâr olmadığından her an yeminini bozar.
  • Doğruların yemin etmeğe ihtiyaçları yoktur. Onların gözleri aydındır.
  • Ahdi, misakı bozmak, ahmaklıktandır. Yeminine vefa etmek ve yemininde durmaksa temiz kişinin işidir. 2875
  • Peygamber dedi ki : “Sizin yemininize mi inanayım, Allah’ın yeminine mi?”
  • Münafıklar, yine ellerin de Mushaf olduğu halde güya ağızlarının orucuyla yemin etmeye giriştiler.
  • “Bu doğru ve temiz kelâm hakkı için o mescidi kurmamız Allah rızası içindir.
  • Bu hususta hiçbir hilemiz, düzenimiz yok. Orada ancak Allah’yı anacak, doğru bir yürekle Allah’ya ibadet edeceğiz” dediler.
  • Peygamber dedi ki: “Allah’ın sesi, kulağına diğer sesler gibi gelmekte. 2880
  • Hak, kulaklarınızı mühürledi de Allah sesini duymuyorsunuz.
  • İşte apaçık kulağıma Allah sesi gelip duruyor. Âdeta tortuyu saftan süzmekteyim”
  • Nitekim ey bahtı kutlu, Hak sesi, Musa’ya da bir ağaçtan gelmişti.
  • “Ben Allah’ım” sesini bir ağaçtan duymuştu. O sesle beraber nurlar belirmiş, parlamıştı.
  • Vahiy nuruna karşı aciz kalınca yine yemin etmeye koyuldular. 2885
  • Allah yemine siper demiştir. Savaşçı, siperi elden bırakır mı?