- Ne mutlu o kişiye ki kendi ayıbını görür. Kim birisinin ayıbını görürse o alınır, o ayıbı kendisinde bulur.
- ای خنک جانی که عیب خویش دید ** هر که عیبی گفت آن بر خود خرید
- Çünkü insanın yarısı ayıptandır, yarısı gayıptan! 3035
- ز انکه نیم او ز عیبستان بده ست ** و آن دگر نیمش ز غیبستان بده ست
- Mademki başında onlarca yara var, merhemini başına vurmalısın.
- چون که بر سر مر ترا ده ریش هست ** مرهمت بر خویش باید کار بست
- Yarayı ayıplamak, ona merhem koymaktır. Sınık bir hale düştü mü “ Bir kavmin azizi zelil oldu mu acıyın ona” hadîsine mazhar olur.
- عیب کردن ریش را داروی اوست ** چون شکسته گشت جای ارحمواست
- Sende o ayıp yoksa da yine emin olma. Olabilir ki o ayıbı sen de yaparsın, günün birin de o ayıp, senden de zuhur edebilir.
- گر همان عیبت نبود ایمن مباش ** بو که آن عیب از تو گردد نیز فاش
- Allahtan “Emin olmayın” sözünü duymadın mı? Peki, o halde neden müsterih ve emin oluyorsun?
- لا تخافوا از خدا نشنیدهای ** پس چه خود را ایمن و خوش دیدهای
- İblis, yıllarca iyi adla anılarak yaşadığı halde nihayet bak, nasıl rüsvay oldu, adı ne oldu? 3040
- سالها ابلیس نیکو نام زیست ** گشت رسوا بین که او را نام چیست
- Yüceliği âlemde tanınmıştı; aksiyle tanındı, yazık!
- در جهان معروف بد علیای او ** گشت معروفی بعکس ای وای او
- Emin değilsen, tanınmayı isteme. Yürü, yüzünü korkuyla yıka da sonra göster.
- تا نه ای ایمن تو معروفی مجو ** رو بشو از خوف پس بنمای رو
- Güzelim, sakalın çıkmıyorsa başka sakalsızları kınama.
- تا نروید ریش تو ای خوب من ** بر دگر ساده ز نخ طعنه مزن
- Şu işe bak: Şeytan, belâlara düştü de sana ibret oldu.
- این نگر که مبتلا شد جان او ** در چهی افتاد تا شد پند تو
- Sen belâya uğrayıp ona ibret olmadın o zehri içti, sen şerbetini iç (ibret almana bak!). 3045
- تو نیفتادی که باشی پند او ** زهر او نوشید تو خور قند او
- Oğuzların, birini korkutmak için başka birini öldürmeye kalkışmaları
- قصد کردن غزان به کشتن یک مردی تا آن دگر بترسد
- Kan dökücü Oğuz Türkleri, malları yağma etmek üzere bir köye girdiler.
- آن غزان ترک خونریز آمدند ** بهر یغما بر دهی ناگه زدند
- O köyün eşrafından iki kişi yakalayıp birini öldürmeye niyet ettiler.
- دو کس از اعیان آن ده یافتند ** در هلاک آن یکی بشتافتند
- Öldürmek üzere elini bağladıkları zaman dedi ki: “Padişahlar, yüce erler.
- دست بستندش که قربانش کنند ** گفت ای شاهان و ارکان بلند
- Niye benim kanıma kastediyorsunuz. Neden benim kanıma susadınız?
- در چه مرگم چرا میافگنید ** از چه آخر تشنهی خون منید
- Öldürülmemde ki maksat, garaz ne? Görüyorsunuz ya, gördüğünüz gibi yoksulum, çırçıplak bir adamım” 3050
- چیست حکمت چه غرض در کشتنم ** چون چنین درویشم و عریان تنم
- Oğuzların biri “ Arkadaşın korksun, ürksün de altınları çıkarsın diye öldürüyoruz” dedi.
- گفت تا هیبت بر این یارت زند ** تا بترسد او و زر پیدا کند
- Adam “O benden yoksul” deyince Oğuz, “Haber verdiler onun altını var” dedi.
- گفت آخر او ز من مسکینتر است ** گفت قاصد کرده است او را زر است
- Adam dedi ki: “Mademki bizim ikimizden bir şey umuyorsunuz,
- گفت چون وهم است ما هر دو یکایم ** در مقام احتمال و در شکایم
- Evvelâ onu öldürün de ben korkayım, altınların yerini göstereyim!”
- خود و را بکشید اول ای شهان ** تا بترسم من دهم زر را نشان
- Şimdi sen de Allah’ın keremine bak ki biz âhir zamanda geldik. 3055
- پس کرمهای الهی بین که ما ** آمدیم آخر زمان در انتها
- Zamanlardan sonuncusu, ilk devirlerden daha üstündür. Hadiste “ Ahirûnes Sâbikun” denmektedir.
- آخرین قرنها پیش از قرون ** در حدیث است آخرون السابقون
- Merhamet sahibi Allah, Nûh ve Hûd kavimlerinin helâkini bize gösterdi;
- تا هلاک قوم نوح و قوم هود ** عارض رحمت به جان ما نمود
- Biz korkalım, ibret alalım diye onları kahretti. Ya aksi olsaydı vay haline!
- کشت ایشان را که ما ترسیم از او ** ور خود این بر عکس کردی وای تو
- Kendisine tapanların (peygamber ve velilerin Aleyhimüsselâm) varlıkları nimetken buna şükretmeyenlerin hali
- بیان حال خود پرستان و ناشکران در نعمت وجود انبیا و اولیا علیهم السلام