- Ben, bu iki meclis sahibini görmedikçe iki âlemi de görmek istemem.
- من نخواهم در دو عالم بنگریست ** تا نبینم این دو مجلس آن کیست
- Allah sıfatlarını görmedikçe ekmek bile yesem boğazımda kalır.
- بیتماشای صفتهای خدا ** گر خورم نان در گلو ماند مرا
- Onun yüzünü görmedikçe, onun gülünü, gül bahçesini temaşa etmedikçe lokma nasıl siner? 3080
- چون گوارد لقمه بیدیدار او ** بیتماشای گل و گلزار او
- Allah’ı ummadan bu suyu bir an bile kim içer? Ancak öküz ve eşek!
- جز بر امید خدا زین آب خور ** کی خورد یک لحظه الا گاو و خر
- Hayvan gibi olanlar, hatta ondan da aşağı bir dereceye düşmüş bulunanlar, hileyle dolu olsa bile yine pis, murdar, kokmuş kişilerdir.
- آن که کالانعام بد بل هم اضل ** گر چه پر مکر است آن گنده بغل
- Böyle kişinin hilesi de baş aşağı olmuştur, kendisi de. Zamanı geçip gitmiş, günü bir türlü gelmez olmuştur.
- مکر او سر زیر و او سر زیر شد ** روزگاری برد و روزش دیر شد
- Düşüncesi körleşmiş, aklı bozulmuş ömrü hiçe gitmiştir. Elif gibi hiçbir şeyi yoktur!
- فکرگاهش کند شد عقلش خرف ** عمر شد چیزی ندارد چون الف
- “ Ben de bu düşüncedeyim” dese bile bu da o nefsin hilesinden, masalındandır. 3085
- آن چه میگوید در این اندیشهام ** آن هم از دستان آن نفس است هم
- “Allah yargılayıcıdır, merhametlidir” demesi de aşağılık nefsin hilesinden başka bir şey değildir.
- و انچه میگوید غفور است و رحیم ** نیست آن جز حیلهی نفس لئیم
- Ey elimde ekmeğim yok diye gamdan ölen, Allah yargılayıcı ve merhametliyse ya bu korku ne?
- ای ز غم مرده که دست از نان تهی است ** چون غفور است و رحیم این ترس چیست
- İhtiyar bir adamın hastalıklardan doktora şikayeti, doktorun cevabı
- شکایت گفتن پیر مردی به طبیب از رنجوریها و جواب گفتن طبیب او را
- İhtiyarın biri, bir doktora “ Dimağım yorgun, aklım yerinde değil” dedi.
- گفت پیری مر طبیبی را که من ** در زحیرم از دماغ خویشتن
- Doktor dedi ki . “ O akıl zayıflığı ihtiyarlıktandır.” İhtiyar, “ Gözüm de kararıyor” dedi. Doktor “Koca ihtiyar, ihtiyarlıktan” dedi.
- گفت از پیری است آن ضعف دماغ ** گفت بر چشمم ز ظلمت هست داغ
- Doktor, ”Koca ihtiyar, ihtiyarlıktan” dedi. Adam, “ Arkam dehşetli ağrıyor” deyince, 3090
- گفت از پیری است ای شیخ قدیم ** گفت پشتم درد میآید عظیم
- Doktor dedi ki: “A zayıf ihtiyar, ihtiyarlıktan!” Adam, “ Ne yiyorsam hazmedemiyorum” dedi.
- گفت از پیری است ای شیخ نزار ** گفت هر چه میخورم نبود گوار
- Doktor “ Mide zayıflığı da ihtiyarlıktan” dedi. Adam, “ Nefes alırken sıkıntı çekiyorum, nefes darlığım var” dedi.
- گفت ضعف معده هم از پیری است ** گفت وقت دم مرا دم گیری است
- Doktor dedi ki: “Evet, nefes darlığı da ihtiyarlıktan. İhtiyarlayınca insanda iki yüz türlü illet peyda olur.”
- گفت آری انقطاع دم بود ** چون رسد پیری دو صد علت شود
- İhtiyar kızıp, “ Be ahmak, lâfın hep bu mu, sen doktorluktan yalnız bunu mu belledin?
- گفت ای احمق بر این بر دوختی ** از طبیبی تو همین آموختی
- Be herif, Allah her derde bir derman verdi, bunu bilemiyor musun? 3095
- ای مدمغ عقلت این دانش نداد ** که خدا هر رنج را درمان نهاد
- Sen ahmak bir eşeksin, bilgin de kıt, aklın da. Ayağın kısa olduğundan yeryüzünde kalakalmışsın” dedi.
- تو خر احمق ز اندک مایگی ** بر زمین ماندی ز کوتهپایگی
- Doktor cevap verdi: “Ey yaşı altmış, işi bitmiş adam, bu kızgınlık, bu hiddet de ihtiyarlıktan!”
- پس طبیبش گفت ای عمر تو شصت ** این غضب وین خشم هم از پیری است
- Vücudun bütün cüzileri, zayıflar, yıpranır, sabır da azalır.
- چون همه اوصاف و اجزا شد نحیف ** خویشتنداری و صبرت شد ضعیف
- İki çift söze bile tahammül edemez, haykırır. Bir yudum suyu bile hazmedemez, kusuverir!
- بر نتابد دو سخن زو هی کند ** تاب یک جرعه ندارد قی کند
- Ancak Allah sarhoşu olan ihtiyar müstesna. O tertemiz bir yaşayışa sahiptir. 3100
- جز مگر پیری که از حق است مست ** در درون او حیات طیبه است
- Zahiren ihtiyardır ama hakikatte çocuk. Zaten o veli ve nebi nedir ki?
- از برون پیر است و در باطن صبی ** خود چه چیز است آن ولی و آن نبی
- Eğer iyinin, kötünün yanında zahir olmasalar bu aşağılık kişilerin onlara şu hasedi neden?
- گر نه پیدایند پیش نیک و بد ** چیست با ایشان خسان را این حسد