English    Türkçe    فارسی   

2
3197-3221

  • O şom hikmetini benden uzaklaştır. Sözün, zamane halkına şom.
  • Ya sen o yana git, ben bu yana gideyim. Yahut sen önden yürü, ben arkadan yürüyeyim.
  • Bir çuvalımda buğday, öbüründe kum olması, senin hikmetinden daha iyi be hayırsız!
  • Benim ahmaklığım, çok mübarek bir ahmaklık. Gönlümde azığım var, canım perhizkâr!” 3200
  • Sen de şekavetin azalmasını istiyorsan çalış, sendeki hikmet azalsın.
  • Tabiattan doğan, hayalden meydana gelen hikmet, Allah nurunun feyzinden nasipsiz bir hikmettir.
  • Dünya hikmeti, zannı, şüpheyi artırır, din hikmetiyse insanı feleğin üstüne çıkarır.
  • Âhir zamanın âdi ukalâsı, kendilerini evvelce gelenlerden üstün görürler.
  • Hileler öğrenip ciğerler yakmışlar, hileler, düzenler bellemişlerdir. 3205
  • Asıl sermaye iksiri olan sabrı, ihsanı, cömertliğiyle vermişlerdir.
  • Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki önüne bir padişah çıkagelsin.
  • Padişah ona derler ki kendiliğinden padişah olsun; hazinelerle, askerlerle değil.
  • Zira kendiliğinden padişah olursa padişahlığı, Ahmet’in pâk dininin yüceliği gibi ebedîdir.
  • Allah rahmet etsin, İbrahim Ethem’in deniz kıyısında gösterdiği keramet
  • İbrahim Ethem’den rivayet edilmiştir: Bir yerde deniz kıyısında oturmuş, 3210
  • O can sultanı, hırkasını dikmeğe koyulmuştu. Ansızın oraya bir emir geldi.
  • O emir, Şeyh’in kullarındandı. Şeyh’i tanıyıp hemen secde etti.
  • Şeyh’in hırka dikmekte olduğunu görüp şaşırdı. Şekli de değişmişti, huyu da!
  • Emîr, kendi kendisine “ Öyle bir ulu sultanlığı terk etti de şu yoksulluğu ihtiyar etti. Bu ne acayip iş!
  • Yedi iklim padişahlığını kaybetsin de yoksullar gibi kendi hırkasını diksin” diyordu. 3215
  • Şeyh, onun düşüncesini anladı. Şeyh aslana benzer, gönülleri ormana.
  • Şeyh, ümit ve korku gibi gönüllere girer, yürür. Cihan esrarı ona gizli değildir.
  • Ey sermayesizler, gönül sahiplerinin huzurunda gönüllerinizi koruyun!
  • Ten ehlinin yanında edep, zahiri muameleden ibarettir. Çünkü Allah, onlardan gizli şeyleri örtmüştür.
  • Fakat gönül ehillerinin yanında edep, bâtıni bir muameledir. Bâtına aittir. Zira onların gönülleri, gizli şeyleri anlar. 3220
  • Sen ne aykırı iş yapıyorsun. Körlerin yanına bir makam kapmak hevesiyle gidiyor, huzur ile edebe riayet ederek ta kapı yanında oturuyor.