- Kuş, balık, in, cin, insan, hepsi ona itaat eder. Çünkü o üstündür, öbürleri noksan.
- مرغ و ماهی و پری و آدمی ** ز انکه او بیش است و ایشان در کمی
- Balıklar, hırkasını diksin diye ona iğne getirirler. Bu, ipliğin iğneye tâbi olmasına benzer. 3335
- ماهیان سوزنگر دلقش شوند ** سوزنان را رشتهها تابع بوند
- -Allah rahmet etsin- İbrahim Ethem hikâyesinin sonu
- بقیهی قصهی ابراهیم ادهم بر لب آن دریا
- O emîr, balıkların İbrahim Ethem’in emrini yerine getirdiklerini, balıkların ağızlarında iğneyle sudan baş çıkardıklarını görünce vecde geldi.
- چون نفاذ امر شیخ آن میر دید ** ز آمد ماهی شدش و جدی پدید
- Bir ah çekip “Balık bile pîri tanıyor. Yuh olsun o tapudan sürülen tene!
- گفت اه ماهی ز پیران آگه است ** شه تنی را کاو لعین درگه است
- Balıklar bile pîri biliyorlar da biz ondan uzağız. Biz, bu devletten mahrumuz da onlar erişmiş” deyip,
- ماهیان از پیر آگه ما بعید ** ما شقی زین دولت و ایشان سعید
- Secde ederek ağlaya ,ağlaya perişan bir halde yola düzüldü; bu kerametin aşkından divaneye döndü.!
- سجده کرد و رفت گریان و خراب ** گشت دیوانه ز عشق فتح باب
- Hey yüzünü yıkamamış pis herif, neredesin sen? Kiminle kavgaya girişiyor, kime haset ediyorsun?! 3340
- پس تو ای ناشسته رو در چیستی ** در نزاع و در حسد با کیستی
- Sen aslanın kuyruğuyla oynamakla, meleklere saldırmaktasın.
- با دم شیری تو بازی میکنی ** بر ملایک ترک تازی میکنی
- Hayırdan ibaret olana neden kötü söylüyorsun. Kendine gel, o alçalışı yücelme sayma.
- بد چه میگویی تو خیر محض را ** هین ترفع کم شمر آن خفض را
- Kötü nedir? Aşağılık ve muhtaç bakır, Şeyh kimdir? Ucu, sonu olmayan kimya!
- بد چه باشد مس محتاج مهان ** شیخ که بود کیمیای بیکران
- Bakır, kimya yüzünden altın olmak kabiliyetinde değilse kimya, bakır yüzünden bakırlaşmaz ya!
- مس اگر از کیمیا قابل نبد ** کیمیا از مس هرگز مس نشد
- Kötü nedir? İşi ateş gibi serkeş kişi, şeyh kimdir? Ezel denizinin ta kendisi. 3345
- بد چه باشد سرکشی آتش عمل ** شیخ که بود عین دریای ازل
- Ateşi daima su ile korkuturlar. Fakat suyu hiç ateşle korkutabilirler mi?
- دایم آتش را بترسانند از آب ** آب کی ترسید هرگز ز التهاب
- Sen ayın yüzünde ayıp noksan buluyor, cennette diken topluyorsun.
- در رخ مه عیب بینی میکنی ** در بهشتی خارچینی میکنی
- Ey diken arayan, cennete gitsen bile orada senden başka bir diken göremezsin.
- گر بهشت اندر روی تو خار جو ** هیچ خار آن جا نیابی غیر تو
- Güneşi balçıkla sıvıyor, kâmil bedirde gedik arıyorsun.
- میبپوشی آفتابی در گلی ** رخنه میجویی ز بدر کاملی
- Âlemde parlayıp duran güneş bir yarasa için nasıl gizlenir? 3350
- آفتابی که بتابد در جهان ** بهر خفاشی کجا گردد نهان
- Ayıplar, pîrler ret ettiğinden ayıp oldu. Kayıplar onların hasedi yüzünden kayıp kesildi.
- عیبها از رد پیران عیب شد ** غیبها از رشک ایشان غیب شد
- Huzurdan uzaksan bari dost ol, çabucak nedamet getir, işe güce koyul,
- باری از دوری ز خدمت یار باش ** در ندامت چابک و بر کار باش
- Da o yoldan sana da bir rüzgâr essin. Rahmet, suyuna neden hasetle mani oluyorsun?
- تا از آن راهت نسیمی میرسد ** آب رحمت را چه بندی از حسد
- Uzaktaysan bile bulunduğun yerden o tarafa yönel, “Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa dönün!”
- گر چه دوری دور میجنبان تو دم ** حیث ما کنتم فولوا وجهکم
- Eşek bile hızlı yürüyeyim derken balçığa saplandı mı oradan kurtulmak için anbean oynar durur. 3355
- چون خری در گل فتد از گام تیز ** دمبهدم جنبد برای عزم خیز
- Orada kalmak için yerini düzeltmeğe kalkışmaz, bilir ki orası geçim yeri değildir.
- جای را هموار نکند بهر باش ** داند او که نیست آن جای معاش
- Duygun, eşek duygusundan daha aşağı mı ki gönlün bu balçıktan sıçramadı bile.
- حس تو از حس خر کمتر بده ست ** که دل تو زین وحلها بر نجست
- Balçığın içinde tevile ruhsat vermektesin. Çünkü oradan gönlünü almak istemiyorsun ki.
- در وحل تاویل رخصت میکنی ** چون نمیخواهی کز آن دل بر کنی