English    Türkçe    فارسی   

2
3358-3382

  • Balçığın içinde tevile ruhsat vermektesin. Çünkü oradan gönlünü almak istemiyorsun ki.
  • “ Bana bu lâyık, ihtiyarım elimde değil. Allah kerimdir. Bir âcizi de suçlu tutacak değil ya” dersin.
  • Ey sırtlan gibi kötülüğe giriftar olmuş kişi, sen gafletinden bu muahezeyi görmüyorsun. 3360
  • Sırtlanı mağaranın içinde değil, dışarıda arayın derler,
  • De mağarayı kapatırlar, hâlbuki sırtlan “Benden haberleri yok.
  • Bu düşmanlar, benden haberdar olsalardı sırtlan nerede, hani ya, diye bağırırlar mıydı” der.
  • Birinin Ulu Allah günah yüzünden beni suçlu tutmuyor, bana ceza vermiyor diye iddiaya girişmesi ve Şuayb aleyhisselâm’ın ona cevap vermesi
  • Şuayb zamanında birisi, “Allah benden nice ayıplar gördü.”
  • Nice suçlarda bulundum. Böyle olduğum halde kereminden bana ceza vermiyor, beni muahaze etmiyor” dedi. 3365
  • Ulu Allah, Şuayb’ın kulağına dedi ki. “Ona gayp âleminden fasih bir dille cevap ver:
  • Sen, ben ne kadar suç işledim, öyle olduğu halde Allah kereminden suçuma bakmıyor, bana mücazat etmiyor dedin ama
  • Ey aykırı düşünceli, ey sersem, ey yolu bırakıp da çölü tutmuş!
  • Seni nice kereler cezalandırdım. Fakat senin haberin yok. Ayağından tepene kadar zincirler içinde kalmışsın.
  • A kara kazan, isin, pasın kat, kat; için, yüzün berbat! 3370
  • Gönlünde is üstünde is, kurum üstünde kurum. Bu is ve kurum bir derecede ki nihayet gönlün, bütün sırlara karşı kör olmuş.
  • Eğer o is, kurum, yeni bir kazana ursa bir arpa tanesi kadar küçük bile olsa eseri görünür.
  • Çünkü her şey, zıddı ile meydana çıkar. Bembeyaz kazanın beyazlığı ütünde o kara is berbat bir şekilde kendini gösterir.
  • Fakat dumanın tesiriyle kazan karardı mı artık onun üstünde isi, kurumu kim görür a inatçı?
  • Demirci zenci olursa yüzü, dumanla isle aynı renktedir. 3375
  • Fakat beyaz adam demirciliğe kalkışırsa yüzü yer, yer kararır, kızarır.
  • Bu takdirde de günahın tesirini derhal anlar da ağlayıp sızlamaya başlar ve “ Aman Yarabbi” demeye koyulur.
  • Fakat bir adam, günahta ısrar eder, kötülüğü kendine sanat edinir, düşünce gözüne toprak saçarsa,
  • Artık tövbe etmeyi bile aklına getirmez; o suç gönlüne tatlı gelir; böyle böyle nihayet dinsiz olur gider.
  • O pişman oluş, o “Yarabbi” deyiş ondan zail olur, gönül aynasının yüzünü beş kat pas örter. 3380
  • Paslar, demirini yemeye gevherini yok etmeye başlar.
  • Beyaz bir kâğıda yazı yazarsan o yazı, kâğıda bakar bakmaz okunur.