- Nice suçlarda bulundum. Böyle olduğum halde kereminden bana ceza vermiyor, beni muahaze etmiyor” dedi. 3365
- چند دید از من گناه و جرمها ** و ز کرم یزدان نمیگیرد مرا
- Ulu Allah, Şuayb’ın kulağına dedi ki. “Ona gayp âleminden fasih bir dille cevap ver:
- حق تعالی گفت در گوش شعیب ** در جواب او فصیح از راه غیب
- Sen, ben ne kadar suç işledim, öyle olduğu halde Allah kereminden suçuma bakmıyor, bana mücazat etmiyor dedin ama
- که بگفتی چند کردم من گناه ** و ز کرم نگرفت در جرمم اله
- Ey aykırı düşünceli, ey sersem, ey yolu bırakıp da çölü tutmuş!
- عکس میگویی و مقلوب ای سفیه ** ای رها کرده ره و بگرفته تیه
- Seni nice kereler cezalandırdım. Fakat senin haberin yok. Ayağından tepene kadar zincirler içinde kalmışsın.
- چند چندت گیرم و تو بیخبر ** در سلاسل ماندهای پا تا به سر
- A kara kazan, isin, pasın kat, kat; için, yüzün berbat! 3370
- زنگ تو بر تویت ای دیگ سیاه ** کرد سیمای درونت را تباه
- Gönlünde is üstünde is, kurum üstünde kurum. Bu is ve kurum bir derecede ki nihayet gönlün, bütün sırlara karşı kör olmuş.
- بر دلت زنگار بر زنگارها ** جمع شد تا کور شد ز اسرارها
- Eğer o is, kurum, yeni bir kazana ursa bir arpa tanesi kadar küçük bile olsa eseri görünür.
- گر زند آن دود بر دیگ نوی ** آن اثر بنماید ار باشد جوی
- Çünkü her şey, zıddı ile meydana çıkar. Bembeyaz kazanın beyazlığı ütünde o kara is berbat bir şekilde kendini gösterir.
- ز انکه هر چیزی به ضد پیدا شود ** بر سپیدی آن سیه رسوا شود
- Fakat dumanın tesiriyle kazan karardı mı artık onun üstünde isi, kurumu kim görür a inatçı?
- چون سیه شد دیگ پس تاثیر دود ** بعد از این بروی که بیند زود زود
- Demirci zenci olursa yüzü, dumanla isle aynı renktedir. 3375
- مرد آهنگر که او زنگی بود ** دود را با روش هم رنگی بود
- Fakat beyaz adam demirciliğe kalkışırsa yüzü yer, yer kararır, kızarır.
- مرد رومی کاو کند آهنگری ** رویش ابلق گردد از دود آوری
- Bu takdirde de günahın tesirini derhal anlar da ağlayıp sızlamaya başlar ve “ Aman Yarabbi” demeye koyulur.
- پس بداند زود تاثیر گناه ** تا بنالد زود گوید ای اله
- Fakat bir adam, günahta ısrar eder, kötülüğü kendine sanat edinir, düşünce gözüne toprak saçarsa,
- چون کند اصرار و بد پیشه کند ** خاک اندر چشم اندیشه کند
- Artık tövbe etmeyi bile aklına getirmez; o suç gönlüne tatlı gelir; böyle böyle nihayet dinsiz olur gider.
- توبه نندیشد دگر شیرین شود ** بر دلش آن جرم تا بیدین شود
- O pişman oluş, o “Yarabbi” deyiş ondan zail olur, gönül aynasının yüzünü beş kat pas örter. 3380
- آن پشیمانی و یا رب رفت از او ** شست بر آیینه زنگ پنج تو
- Paslar, demirini yemeye gevherini yok etmeye başlar.
- آهنش را زنگها خوردن گرفت ** گوهرش را زنگ کم کردن گرفت
- Beyaz bir kâğıda yazı yazarsan o yazı, kâğıda bakar bakmaz okunur.
- چون نویسی کاغذ اسپید بر ** آن نبشته خوانده آید در نظر
- Yazılı kâğıda bir yazı yazarsan okunur ama iyi anlaşılmaz, insan yanılabilir.
- چون نویسی بر سر بنوشته خط ** فهم ناید خواندنش گردد غلط
- Çünkü o karalanmış kâğıt üstüne kara yazı yazıldı mı her iki yazı da körleşir, hiçbir manası kalmaz.
- کان سیاهی بر سیاهی اوفتاد ** هر دو خط شد کور و معنیی نداد
- O kâğıda üçüncü defa bir şey yazarsan kâfirlerin canı gibi tamamıyla kapkara olur. 3385
- ور سوم باره نویسی بر سرش ** پس سیه کردی چو جان کافرش
- Şu halde her şeye çare bulan Allah’a sığınmaktan başka ne çare var? Bakırın ümitsizliğine iksir, ancak onun nazarıdır.
- پس چه چاره جز پناه چارهگر ** ناامیدی مس و اکسیرش نظر
- Ümitsizlikleri ona arz edin de devasız derdinizden kurtuluverin!”
- ناامیدیها به پیش او نهید ** تا ز درد بیدوا بیرون جهید
- Şuayb ona bu nükteleri söyleyince Şuayb’ın nefesleri yüzünden adamın gönlünde güller açıldı.
- چون شعیب این نکتهها با او بگفت ** ز آن دم جان در دل او گل شکفت
- Canı, gökyüzünden gelen vahiy sesini duydu. Dedi ki. “ Eğer bizi cezalandırdıysa nişanesi nerede?”
- جان او بشنید وحی آسمان ** گفت اگر بگرفت ما را کو نشان