English    Türkçe    فارسی   

2
3432-3456

  • Ebabil kuşlarında Allah kuvveti vardı. Yoksa bir kuşcağız nasıl olurda bir fili helâk edebilirdi?
  • Koca bir orduyu birkaç kuş kırıp geçirdi. Bak da bu kudretin Allah’tan olduğunu bil.
  • Eğer bundan şüpheye düşersen yürü var, Eshabı fil suresini oku.
  • Onunla inada kalkışır, beraberlik dâvasına girişirsen, yok mu? Eğer onlardan başını kurtarabilirsen beni de kâfir bil sen! 3435
  • Farenin deve yularını çekmesi ve kendi kendisine gururlanması
  • Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı, kurula, kurula yola düştü.
  • Deve, tabiatındaki mülayimlik yüzünden onunla beraber yürümeye koyuldu. Fare “Ben, ne de pehlivan, ne de yiğit ermişim” diye gurura düştü.
  • Düşüncesinin ışığı deveye aksetti. “Hele hoşindi. Ben sana gösteririm!” dedi.
  • Gide, gide bir büyük ırmak kenarına geldiler. Öyle büyük, öyle derindi ki ulu bir fil bile o ırmakta zebun olurdu.
  • Fare orada duru, kaskatı kesildi. Deve “Ey dağda, ovada bana arkadaş olan, 3440
  • Bu duraklama ne, niye şaşırdın? Irmağa ercesine ayak bas, gir suya!
  • Sen kılavuzsun, benim öncümsün. Yol ortasında durup susma” dedi.
  • Fare dedi ki: “Bu su, pek büyük, pek derin bir su. Arkadaş, ben boğulmaktan korkuyorum.”
  • Deve “Hele bir göreyim, ne kadarmış bu su?” deyip hemen ayağını attı.
  • Dedi ki: “A kör sıçan, su diz boyuymuş. A hayvanların kusuru, neden şaşırdın?” 3445
  • Fare, “Sana karınca ama bize ejderha! Dizden dize fark var.
  • Ey hünerli deve, sana diz boyu ama benim tepemden yüz arşın geçer.” dedi.
  • Deve dedi ki: “ Öyleyse bir daha küstahlık etme de cismin, canın yanıp yakılmasın.
  • Sen, kendin gibi farelerle boy ölçüş. Deveyle sıçanın sözü yoktur.”
  • Fare, “Tövbe ettim, Allah hakkı için beni bu helâk edici sudan geçir.” dedi. 3450
  • Deve acıdı, “Haydi hörgücüme sıçra, otur.
  • Bu geçiş, benim işim. Seni de, senin gibi yüzlercesini de geçiririm” dedi.
  • Mademki peygamber değilsin, yola düş de günün birin de kuyudan kurtulup yüce bir makama erişesin.
  • Sultan değilsen yürü, riayet ol. Kaptan değilsen gemiyi öyle alabildiğine yürütme.
  • Ticarette kâmil değilsen yalnız başına dükkân açma; yoğrulup kemale gelinceye dek birisinin hükmü altına gir. 3455
  • “Susun, dinleyin” emrini işit, sükût et. Mademki Allah dili olamadın, kulak kesil.