English    Türkçe    فارسی   

2
3536-3560

  • Fakat benim elli ekmeğe ihtiyacım var, senin altı yufkaya müsavi değiliz ki.
  • Sen on rekât namaz kılınca usanırsın, ben beş yüz rekât namaz kılsam usanmam.
  • Birisi, ta Kâbe’ye kadar yaya gider, öbürü mescide varıncaya kadar kendisinden geçer.
  • Birisi o kadar cömerttir ki gönlü bulanmadan canını bile verir, öbürü bir dilim ekmek verebilmek için can çekişir.
  • Bu orta halli oluş, sona göredir; önü, sonu olan şeye nispetledir. 3540
  • Bir şeyde evvel, âhir olmalı ki ortası tasavvur edilebilsin.
  • Sonsuz şeyin önü, sonu nasıl olur… Önü, sonu olmayanın ortası nasıl bulunur?
  • Allah, “Deniz mürekkep olsa biterdi de Rabbimin kelimeleri bitmezdi” dedi. Kimse Allah tecellisinin evvelini, âhirini göremedi.
  • Hatta yedi deniz, tamamıyla mürekkep olsa gene biteceğini umma.
  • Bağ, orman baştanbaşa kalem olsa bu söz, yine eksilmez. 3545
  • O mürekkebin, o kalemlerin hepsi biter de sonu olmayan bu söz yine kalır.
  • Benim halim uyuyan adamın haline benzer. Gören sapık, beni uyuyor sanıyor.
  • Hâlbuki bil ki gözüm uyur, gönlüm uyanıktır. Bil ki işsiz güçsüz gibi duruyorum ama işimde var, gücüm de!
  • Peygamber “Gözlerim uyur ama Allah lütfuyla kalbim uyumaz” dedi.
  • Senin gözün açık, kalbin uyuyor; benim gözüm uyuyor, gönlüme kapı açılmış! 3550
  • Gönlün ayrı beş duygusu var, gönül duygusuna iki cihan da pencere.
  • Sen, kendi zayıflığınla bana bakma… Sana gece çağı ama o gece, bana kuşluk vakti.
  • Sana zindan, fakat o zindan bana bahçe gibi. Meşguliyetin ta kendisi bana istirahat hali.
  • Senin ayağın balçıkta, bana balçık gül kesilmiş... Sana yas, bana düğün, dernek davul zurna!
  • Seninle yeryüzünde oturup duruyorum ama Zuhal yıldızı gibi yedinci kat göğün üstünde koşup durmaktayım. 3555
  • Seninle oturan ben değilim, benim gölgem. Mertebem, düşüncelerden üstün.
  • Çünkü ben düşüncelerden, vesveselerden geçtim, onların dışında koşup gezmekteyim.
  • Ben endişelere hâkimim, mahkûm değil. Usta, binaya hâkimdir.
  • Bütün halk, endişelere, vesveselere mahkûmdur. O yüzden hepsinin gönlü hasta, hepsi gamlı, gussalıdır.
  • Onların arasından çıkıp kurtulmak istersem kendimi mahsustan endişeli gösteririm. 3560