English    Türkçe    فارسی   

2
354-378

  • Bu suretle yıldızların yomlu, yomsuz olduğuna inanan bihaberler, bu devrin senin devrin olduğunu, kamerin devri olmadığını anlasınlar.
  • Bu devir, senin devrindir. Çünkü Kelîm olan Musa bile daima senin zamanını arzuladı. 355
  • Musa, senin devrinin parlaklığını, o devirdeki tecelli sabahının zuhurunu gördü de;
  • “ Yarabbi, o ne rahmet devri... O devir, rahmetten de ileri... O devirde rüyet var.
  • Musa’nı denizlere daldır da Ahmet’in devrinde izhar et’’ dedi.
  • Allah dedi ki : “ Sana o devri onun için gösterdim, o halvetin yolunu onun için açtım”
  • Ey Kelîm, sen o devirden uzaksın; ayağını çek, çünkü bu iklim uzundur. 360
  • Ben kerem sahibiyim. Tamaha düşüp ağlasın diye mahlûka ekmek gösteririm.
  • Ana, çocuk uyansın da gıdasını istesin diye çocuğun burnunu ovar.
  • Çünkü çocuğun, açlığından haberi olmaz, uyuyakalır. Fakat süt muhabbeti, ananın iki memesini de ağrıtmaya başlar.
  • “Ben gizli rahmet olan bir hazineydim, hidayete erişmiş bir ümmet gönderdim.”
  • Can ve gönülle dilediğim bütün keremleri sana Allah gösterdi de sen onlara tamah ettin. 365
  • Ahmet, ümmetler “ Yarab” desinler diye dünyada nice put kırdı.
  • Ahmet’in çalışması olmasaydı sen de ataların gibi puta tapardın.
  • Ahmet’in ümmetler üzerindeki hakkını bil, başın puta secde etmekten, bunu bilesin diye kurtuldu.
  • Söylersen bu puta tapmadan kurtulmanın şükrünü söyle de Allah, seni bâtın putundan da kurtarsın.
  • O, nasıl, başını putlardan kurtardıysa sende o kuvvetle gönlünü kurtar. 370
  • Dini babadan bedava bir miras olarak buldun da onun için başını şükretmeden çevirdin.
  • Miras yedi, mal kadrini ne bilsin? Rüstem can verdi, Zâl bedava şeref kazandı!
  • Ben, birisini ağlatırsam rahmetim coşar; ağlayıp taşanda nimetime erişir.
  • Birisine bir şeyi vermek istemezsem o isteği göstermem. Fakat gönlünü kapattım mı artık açmam.
  • Rahmetim, o ağlamalara bağlıdır. Kul ağladı mı rahmet denizi, kabarmaya, dalgalanmaya başlar. 375
  • Allah, aziz sırrını takdis etsin, şeyh Ahmed-i Hıdraveyh’in Allah ilhamıyla borçlular için helva satması
  • Bir şeyh vardı. Cömertlikle anılmıştı, o yüzden de daima borçluydu.
  • Büyüklerden on binlerce lira borç almış, âlemdeki yoksullara harcetmişti.
  • Borçlu bir de tekke kurmuş, canını da, malını da, tekkesini de Allah uğruna feda etmişti.