- Bir şeyde evvel, âhir olmalı ki ortası tasavvur edilebilsin.
- اول و آخر بباید تا در آن ** در تصور گنجد اوسط یا میان
- Sonsuz şeyin önü, sonu nasıl olur… Önü, sonu olmayanın ortası nasıl bulunur?
- بینهایت چون ندارد دو طرف ** کی بود او را میانه منصرف
- Allah, “Deniz mürekkep olsa biterdi de Rabbimin kelimeleri bitmezdi” dedi. Kimse Allah tecellisinin evvelini, âhirini göremedi.
- اول و آخر نشانش کس نداد ** گفت لو کان له البحر مداد
- Hatta yedi deniz, tamamıyla mürekkep olsa gene biteceğini umma.
- هفت دریا گر شود کلی مداد ** نیست مر پایان شدن را هیچ امید
- Bağ, orman baştanbaşa kalem olsa bu söz, yine eksilmez. 3545
- باغ و بیشه گر بود یک سر قلم ** زین سخن هرگز نگردد هیچ کم
- O mürekkebin, o kalemlerin hepsi biter de sonu olmayan bu söz yine kalır.
- آن همه حبر و قلم فانی شود ** وین حدیث بیعدد باقی بود
- Benim halim uyuyan adamın haline benzer. Gören sapık, beni uyuyor sanıyor.
- حالت من خواب را ماند گهی ** خواب پندارد مر آن را گمرهی
- Hâlbuki bil ki gözüm uyur, gönlüm uyanıktır. Bil ki işsiz güçsüz gibi duruyorum ama işimde var, gücüm de!
- چشم من خفته دلم بیدار دان ** شکل بیکار مرا بر کار دان
- Peygamber “Gözlerim uyur ama Allah lütfuyla kalbim uyumaz” dedi.
- گفت پیغمبر که عینای تنام ** لا ینام قلبی عن رب الأنام
- Senin gözün açık, kalbin uyuyor; benim gözüm uyuyor, gönlüme kapı açılmış! 3550
- چشم تو بیدار و دل خفته به خواب ** چشم من خفته دلم در فتح باب
- Gönlün ayrı beş duygusu var, gönül duygusuna iki cihan da pencere.
- مر دلم را پنج حس دیگر است ** حس دل را هر دو عالم منظر است
- Sen, kendi zayıflığınla bana bakma… Sana gece çağı ama o gece, bana kuşluk vakti.
- تو ز ضعف خود مکن در من نگاه ** بر تو شب بر من همان شب چاشتگاه
- Sana zindan, fakat o zindan bana bahçe gibi. Meşguliyetin ta kendisi bana istirahat hali.
- بر تو زندان بر من آن زندان چو باغ ** عین مشغولی مرا گشته فراغ
- Senin ayağın balçıkta, bana balçık gül kesilmiş... Sana yas, bana düğün, dernek davul zurna!
- پای تو در گل مرا گل گشته گل ** مر ترا ماتم مرا سور و دهل
- Seninle yeryüzünde oturup duruyorum ama Zuhal yıldızı gibi yedinci kat göğün üstünde koşup durmaktayım. 3555
- در زمینم با تو ساکن در محل ** میدوم بر چرخ هفتم چون زحل
- Seninle oturan ben değilim, benim gölgem. Mertebem, düşüncelerden üstün.
- همنشینت من نیم سایهی من است ** برتر از اندیشهها پایهی من است
- Çünkü ben düşüncelerden, vesveselerden geçtim, onların dışında koşup gezmekteyim.
- ز انکه من ز اندیشهها بگذشتهام ** خارج اندیشه پویان گشتهام
- Ben endişelere hâkimim, mahkûm değil. Usta, binaya hâkimdir.
- حاکم اندیشهام محکوم نی ** ز انکه بنا حاکم آمد بر بنا
- Bütün halk, endişelere, vesveselere mahkûmdur. O yüzden hepsinin gönlü hasta, hepsi gamlı, gussalıdır.
- جمله خلقان سخرهی اندیشهاند ** ز آن سبب خسته دل و غم پیشهاند
- Onların arasından çıkıp kurtulmak istersem kendimi mahsustan endişeli gösteririm. 3560
- قاصدا خود را به اندیشه دهم ** چون بخواهم از میانشان بر جهم
- Ben, yücelerde uçan bir kuşum, endişe sinek! Sinek nasıl olurda beni elde edebilir?
- من چو مرغ اوجم اندیشه مگس ** کی بود بر من مگس را دسترس
- Ayakları kırık olanlar da benimle buluşsunlar, konuşsunlar diye göğün yücelerinden kasten aşağıya inerim.
- قاصدا زیر آیم از اوج بلند ** تا شکسته پایگان بر من تنند
- Aşağılık sıfatlardan usandım mı melekler gibi uçuveririm.
- چون ملالم گیرد از سفلی صفات ** بر پرم همچون طیور الصافات
- Benim kanadım, kendinden çıkmadır. Vücuduma iki kanat yapıştırmadım ben.
- پر من رسته ست هم از ذات خویش ** بر نچسبانم دو پر من با سریش
- Cafer-i Tayyar’ın kanadı kendindendir, Cafer-i Tarrar’ın kanadı ise iğreti. 3565
- جعفر طیار را پر جاریه ست ** جعفر عیار را پر عاریه ست