- Ben, yücelerde uçan bir kuşum, endişe sinek! Sinek nasıl olurda beni elde edebilir?
- من چو مرغ اوجم اندیشه مگس ** کی بود بر من مگس را دسترس
- Ayakları kırık olanlar da benimle buluşsunlar, konuşsunlar diye göğün yücelerinden kasten aşağıya inerim.
- قاصدا زیر آیم از اوج بلند ** تا شکسته پایگان بر من تنند
- Aşağılık sıfatlardan usandım mı melekler gibi uçuveririm.
- چون ملالم گیرد از سفلی صفات ** بر پرم همچون طیور الصافات
- Benim kanadım, kendinden çıkmadır. Vücuduma iki kanat yapıştırmadım ben.
- پر من رسته ست هم از ذات خویش ** بر نچسبانم دو پر من با سریش
- Cafer-i Tayyar’ın kanadı kendindendir, Cafer-i Tarrar’ın kanadı ise iğreti. 3565
- جعفر طیار را پر جاریه ست ** جعفر عیار را پر عاریه ست
- Tatmayan adama göre bu, dâvadan ibarettir. Fakat makamı yüce kişilere göre dâva değil, manadır.
- نزد آن که لم یذق دعوی است این ** نزد سکان افق معنی است این
- Bu söz, kargaya göre lâftan, kuru iddiadan ibarettir. Nitekim sineğe göre dolu tencere ile boş tencere birdir.
- لاف و دعوی باشد این پیش غراب ** دیگ تی و پر یکی پیش ذباب
- İçinde lokma gevher olduktan sonra çekinme muktedir olduğun kadar ye!
- چون که در تو میشود لقمه گهر ** تن مزن چندان که بتوانی بخور
- Şeyhin biri bir gün, halkın kötü zannını gidermek için leğene kustu, leğen inciyle doldu.
- شیخ روزی بهر دفع سوء ظن ** در لگن قی کرد پر در شد لگن
- Bu suretle o basiret sahibi pir, halkın az akıllılığına acıyıp ancak akılla anlaşılır inciyi gözle görülür inci haline getirdi. 3570
- گوهر معقول را محسوس کرد ** پیر بینا بهر کم عقلی مرد
- Fakat midende temiz de pis murdar bir hale geliyorsa boğazını kilitle, anahtarı da sakla.
- چون که در معده شود پاکت پلید ** قفل نه بر حلق و پنهان کن کلید
- Lokma, kimde ululuk nuru haline gelirse ne dilerse yesin... Ona helâl!
- هر که در وی لقمه شد نور جلال ** هر چه خواهد تا خورد او را حلال
- Doğruluğuna kendisi tanık olan iddia
- بیان دعویی که عین آن دعوی گواه صدق خویش است
- Eğer benim canıma âşina isen bilirsin ki şu manalı sözüm boş dâva değildir.
- گر تو هستی آشنای جان من ** نیست دعوی گفت معنی لان من
- Gece yarısında bile senin yanındayım; kendine gel... Geceleyin korkma; ben senin adamınım, hısmınım dersem,
- گر بگویم نیم شب پیش توام ** هین مترس از شب که من خویش توام
- Bu iki iddia da, eğer hısımlarının sesini tanırsan sence doğrudur. 3575
- این دو دعوی پیش تو معنی بود ** چون شناسی بانگ خویشاوند خود
- Yanında olmak da, hısmın bulunmak da iddiadır ama iyi anlayan kişiye göre ikisi de mânadan ibarettir ve doğrudur.
- پیشی و خویشی دو دعوی بود لیک ** هر دو معنی بود پیش فهم نیک
- Sesinin yakından gelişi de şehadet eder ki bu nefes, bir sevgilinin yanından gelmekte.
- قرب آوازش گواهی میدهد ** کاین دم از نزدیک یاری میجهد
- Hısımların seslerindeki tat da o hısmın doğruluğuna şahittir.
- لذت آواز خویشاوند نیز ** شد گوا بر صدق آن خویش عزیز
- Fakat Allah ilhamına mazhar olmayan ve bilgisizliğinden yabancı sesiyle akraba sesini birbirinden ayırt edemeyen ahmağa göre,
- باز بیالهام احمق کاو ز جهل ** مینداند بانگ بیگانه ز اهل
- Bu adamın sözü dâvadan ibarettir. Bu ahmağın bilgisizliği, inkârına sebep olur. 3580
- پیش او دعوی بود گفتار او ** جهل او شد مایهی انکار او
- Fakat gönlünde Allah nurları olan akıllı, anlayışlı kişiye göre bu ses, mananın ta kendisidir ve doğrudur.
- پیش زیرک کاندرونش نورهاست ** عین این آواز معنی بود راست
- Bu, şuna benzer: Arapça bilen birisi, Arapça “Ben Arapça bilirim” dese,
- یا به تازی گفت یک تازی زبان ** که همیدانم زبان تازیان
- Onun Arapça bilirim demesi dâvadır ama Arapça söyleyişi de manadır, dâvasının ispatıdır.
- عین تازی گفتنش معنی بود ** گر چه تازی گفتنش دعوی بود
- Yahut bir kâtip, kâğıdın üstüne “Ben kâtibim, yazı okuyabilirim, yüce bir kişiyim” diye yazsa,
- یا نویسد کاتبی بر کاغذی ** کاتب و خط خوانم و من ابجدی
- Bu yazı filvaki dâvadır ama yazılan şeyde dâvanın doğruluğuna şahittir. 3585
- این نوشته گر چه خود دعوی بود ** هم نوشته شاهد معنی بود