English    Türkçe    فارسی   

2
3628-3652

  • Satın mı almış, yoksa mirasa mı konmuş?” diye sormuş. Ne mutlu mana anlayana!
  • Nahivcilerden biri “Zeyd, Amr’ı dövdü” diye bir misal getirmiş. Dinleyen “Suçu yokken neye dövmüş?
  • Amr’ın ne suçu varmış ki o çiğ Zeyd, onu köleler gibi suçsuz dövüyor?” der. 3630
  • Nahivci, “Bu, mana ölçeğinden ibaret. Sen buğdayı almaya bak, ölçeğe lüzum yok.
  • Zeyd’le Amr, irap için kullanılan misallerde geçer, onlar yalan olsa bile sen irabı düzeltmeye çalış!” derse de,
  • Öbürü “Ben onu, bunu bilmem. Zeyd, Amr’ı suçsuz, sebepsiz nasıl dövdü” deyince,
  • Nahivci naçar kalır, alaya başlar: Amr, fazla olarak bir “V” çalmıştı.
  • Zeyd, anlayınca o hırsızı dövdü. Çünkü Amr, haddi aşmıştı, tabii haddini bildirmek lâzım! 3635
  • Bâtıl gönüllerin bâtıl sözü kabul etmesi
  • Bunun üzerine o adam “Hah, doğru... Şimdi bunu canla başla kabul ettim” der. Doğru bile eğrilere eğri görünür.
  • Bir şaşıya “Ay birdir” desen “İkidir, bir olmasında şüphe var” der.
  • Birisi alay eder, güler ve “Sahi, iki” derse bu sözü doğru olarak kabul eder. Kötü huyun lâyığı budur.
  • Yalancılar yalanla konuşurlar “Pis şeyler, pislere aittir” sözü ışık verip durmaktadır.
  • Gönlü açık olanların elleri de açık olur. Körlerin taşlık erde düşmeleri de pek tabiîdir. 3640
  • Birisinin, meyvesini yiyenin ölümden kurtulup ebedî hayata ulaşacağı ağacı aramaya kalkışması
  • Bilgili biri, hikâye yollu “Hindistan’da bir ağaç vardır.
  • Meyvesini yiyen ne ihtiyarlar, ne ölür!” der.
  • Bir padişah bunu duyar, doğru sanıp o ağaca ve meyvesine âşık olur.
  • Bu ağacı bulmak, meyvesini getirmek üzere divan adamlarından bilgili birisini Hindistan’a yollar.
  • Adamcağız yıllarca Hindistan’da o ağacı arar, tarar. 3645
  • Bulmak için şehir şehir gezer, ne ada bırakır, ne dağ bırakır, ne ova bırakır!
  • Kime sorduysa “ Bu ne arıyor, deli mi, ne?” diye güler, alay eder.
  • Niceler alaya alıp döverler, niceler istihza edip “Akıllı,
  • Senin gibi zeki ve temiz kişinin bu arayışında elbette bir esas var, hiç boş olur mu?” derler.
  • Ona alay yollu ettikleri bu riayet de ayrı bir tokat hatta bu enikonu tokattan da beter! 3650
  • Bazıları alaya alıp “ Ey ulu kişi pek korkunç, pek geniş bir iklim olan filân iklimde,
  • Falan ormanda yemyeşil bir ağaç vardır. Pek yüce, pek korkunç... Her dalı koskocaman” derler.