- Adamın biri, dört kişiye bir dirhem verdi, Adamlardan birisi “Ben bu parayı “engûr’a” vereceğim” dedi.
- چار کس را داد مردی یک درم ** آن یکی گفت این به انگوری دهم
- Öbürü Arap’tı, Lâ dedi, Ben “İnep” isterim herif, engûr istemem.”
- آن یکی دیگر عرب بد گفت لا ** من عنب خواهم نه انگور ای دغا
- Üçüncü Türk’tü, “Bu para benim “ dedi, “Ben inep istemem, üzüm isterim.”
- آن یکی ترکی بدو گفت ای گزم ** من نمیخواهم عنب خواهم ازم
- Dördüncüde Rum’du, dedi ki: “Bırak bu lâfları, biz İstafil isteriz.”
- آن یکی رومی بگفت این قیل را ** ترک کن خواهیم استافیل را
- Derken savaşa başladılar. Çünkü adların sırrından gafildiler. 3685
- در تنازع آن نفر جنگی شدند ** که ز سر نامها غافل بدند
- Ahmaklıktan birbirlerini yumruklamaya koyuldular. Bilgisizlikle dolu, bilgiden boş adamlardı bunlar.
- مشت بر هم میزدند از ابلهی ** پر بدند از جهل و از دانش تهی
- Sır sahibi, yüzlerce dil bilir, kadri yüce birisi orada olsaydı, onları uzlaştırırdı.
- صاحب سری عزیزی صد زبان ** گر بدی آن جا بدادی صلحشان
- Onlara “Ben bu bir dirhemle hepinizin isteğini yerine getiririm.
- پس بگفتی او که من زین یک درم ** آرزوی جملهتان را میخرم
- Gönlünüzü gıllügışsız bana teslim edin. Bu bir dirheminiz, sizin istediğiniz şeylerin hepsini yapar.
- چون که بسپارید دل را بیدغل ** این درمتان میکند چندین عمل
- Bir dirheminiz dört muradı da yerine getirir, dört düşman da uzlaşır, birliğe ulaşır, bir olur. 3690
- یک درمتان میشود چار المراد ** چار دشمن میشود یک ز اتحاد
- Sizin sözleriniz savaşa, nifaka sebep olur. Fakat benim sözüm, sizleri birleştirir.
- گفت هر یک تان دهد جنگ و فراق ** گفت من آرد شما را اتفاق
- Siz susun, dinleyin de konuşma hususunda diliniz ben olayım.
- پس شما خاموش باشید أنصتوا ** تا زبان تان من شوم در گفتوگو
- Sizin sözünüz yüz türlüdür, eseriyse ancak savaş ve kızgınlıktan ibaret.
- گر سخنتان مینماید یک نمط ** در اثر مایهی نزاع است و سخط
- İğreti hararetin tesiri yoktur. Fakat insanın kendisinden olan hararet müessirdir.
- گرمی عاریتی ندهد اثر ** گرمی خاصیتی دارد هنر
- Sirkeyi ateşte ısıtsan da yiyince yine bürudeti arttırır. 3695
- سرکه را گر گرم کردی ز آتش آن ** چون خوری سردی فزاید بیگمان
- Çünkü o hararet, iğretidir. Asli tabiatında bürudet ve keskinlik vardır.
- ز انکه آن گرمی او دهلیزی است ** طبع اصلش سردی است و تیزی است
- Oğul, pekmez buz tutsa da yine yiyince ciğerdeki harareti fazlalaştırır.
- ور بود یخ بسته دوشاب ای پسر ** چون خوری گرمی فزاید در جگر
- Şu halde şeyhin riyası, bizim ihlâsımızdan daha yeğ. Çünkü o riya basiretten meydana gelmedir, bu ihlâs körlükten!
- پس ریای شیخ به ز اخلاص ماست ** کز بصیرت باشد آن وین از عماست
- Şeyhin sözü, insana cemiyet-i hâtır verir, hasetçilerin nefesi ise tefrika.
- از حدیث شیخ جمعیت رسد ** تفرقه آرد دم اهل حسد
- Süleyman, Allah tecellisine uğrayınca bütün kuşların dillerini öğrenmiş oldu. 3700
- چون سلیمان کز سوی حضرت بتاخت ** کاو زبان جمله مرغان را شناخت
- Onun adalet devrinde ceylân, kaplanla uzlaşmış, savaşı bırakmıştı.
- در زمان عدلش آهو با پلنگ ** انس بگرفت و برون آمد ز جنگ
- Güvercin doğanın pençesinden emindi, koyun kurttan çekinmiyordu.
- شد کبوتر ایمن از چنگال باز ** گوسفند از گرگ ناورد احتراز
- Süleyman, düşmanlar arasında meyancılık etti, bütün kuşların arasında birlik husule geldi.
- او میانجی شد میان دشمنان ** اتحادی شد میان پر زنان
- Sen bir karıncaya benzersin, tane toplamak için koşup durmaktasın. Fakat behey azgın. Süleyman buracıkta, sen ne arıyorsun?
- تو چو موری بهر دانه میدوی ** هین سلیمان جو چه میباشی غوی
- Tane arayana tane, tuzaktır. Fakat Süleyman arayan hem Süleyman’ı bulur, hem taneyi elde eder. 3705
- دانه جو را دانهاش دامی شود ** و آن سلیمان جوی را هر دو بود