English    Türkçe    فارسی   

2
3681-3705

  • Adamın biri, dört kişiye bir dirhem verdi, Adamlardan birisi “Ben bu parayı “engûr’a” vereceğim” dedi.
  • چار کس را داد مردی یک درم ** آن یکی گفت این به انگوری دهم‏
  • Öbürü Arap’tı, Lâ dedi, Ben “İnep” isterim herif, engûr istemem.”
  • آن یکی دیگر عرب بد گفت لا ** من عنب خواهم نه انگور ای دغا
  • Üçüncü Türk’tü, “Bu para benim “ dedi, “Ben inep istemem, üzüm isterim.”
  • آن یکی ترکی بدو گفت ای گزم ** من نمی‏خواهم عنب خواهم ازم‏
  • Dördüncüde Rum’du, dedi ki: “Bırak bu lâfları, biz İstafil isteriz.”
  • آن یکی رومی بگفت این قیل را ** ترک کن خواهیم استافیل را
  • Derken savaşa başladılar. Çünkü adların sırrından gafildiler. 3685
  • در تنازع آن نفر جنگی شدند ** که ز سر نامها غافل بدند
  • Ahmaklıktan birbirlerini yumruklamaya koyuldular. Bilgisizlikle dolu, bilgiden boş adamlardı bunlar.
  • مشت بر هم می‏زدند از ابلهی ** پر بدند از جهل و از دانش تهی‏
  • Sır sahibi, yüzlerce dil bilir, kadri yüce birisi orada olsaydı, onları uzlaştırırdı.
  • صاحب سری عزیزی صد زبان ** گر بدی آن جا بدادی صلح‏شان‏
  • Onlara “Ben bu bir dirhemle hepinizin isteğini yerine getiririm.
  • پس بگفتی او که من زین یک درم ** آرزوی جمله‏تان را می‏خرم‏
  • Gönlünüzü gıllügışsız bana teslim edin. Bu bir dirheminiz, sizin istediğiniz şeylerin hepsini yapar.
  • چون که بسپارید دل را بی‏دغل ** این درمتان می‏کند چندین عمل‏
  • Bir dirheminiz dört muradı da yerine getirir, dört düşman da uzlaşır, birliğe ulaşır, bir olur. 3690
  • یک درمتان می‏شود چار المراد ** چار دشمن می‏شود یک ز اتحاد
  • Sizin sözleriniz savaşa, nifaka sebep olur. Fakat benim sözüm, sizleri birleştirir.
  • گفت هر یک تان دهد جنگ و فراق ** گفت من آرد شما را اتفاق‏
  • Siz susun, dinleyin de konuşma hususunda diliniz ben olayım.
  • پس شما خاموش باشید أنصتوا ** تا زبان تان من شوم در گفت‏وگو
  • Sizin sözünüz yüz türlüdür, eseriyse ancak savaş ve kızgınlıktan ibaret.
  • گر سخنتان می‏نماید یک نمط ** در اثر مایه‏ی نزاع است و سخط
  • İğreti hararetin tesiri yoktur. Fakat insanın kendisinden olan hararet müessirdir.
  • گرمی عاریتی ندهد اثر ** گرمی خاصیتی دارد هنر
  • Sirkeyi ateşte ısıtsan da yiyince yine bürudeti arttırır. 3695
  • سرکه را گر گرم کردی ز آتش آن ** چون خوری سردی فزاید بی‏گمان‏
  • Çünkü o hararet, iğretidir. Asli tabiatında bürudet ve keskinlik vardır.
  • ز انکه آن گرمی او دهلیزی است ** طبع اصلش سردی است و تیزی است‏
  • Oğul, pekmez buz tutsa da yine yiyince ciğerdeki harareti fazlalaştırır.
  • ور بود یخ بسته دوشاب ای پسر ** چون خوری گرمی فزاید در جگر
  • Şu halde şeyhin riyası, bizim ihlâsımızdan daha yeğ. Çünkü o riya basiretten meydana gelmedir, bu ihlâs körlükten!
  • پس ریای شیخ به ز اخلاص ماست ** کز بصیرت باشد آن وین از عماست‏
  • Şeyhin sözü, insana cemiyet-i hâtır verir, hasetçilerin nefesi ise tefrika.
  • از حدیث شیخ جمعیت رسد ** تفرقه آرد دم اهل حسد
  • Süleyman, Allah tecellisine uğrayınca bütün kuşların dillerini öğrenmiş oldu. 3700
  • چون سلیمان کز سوی حضرت بتاخت ** کاو زبان جمله مرغان را شناخت‏
  • Onun adalet devrinde ceylân, kaplanla uzlaşmış, savaşı bırakmıştı.
  • در زمان عدلش آهو با پلنگ ** انس بگرفت و برون آمد ز جنگ‏
  • Güvercin doğanın pençesinden emindi, koyun kurttan çekinmiyordu.
  • شد کبوتر ایمن از چنگال باز ** گوسفند از گرگ ناورد احتراز
  • Süleyman, düşmanlar arasında meyancılık etti, bütün kuşların arasında birlik husule geldi.
  • او میانجی شد میان دشمنان ** اتحادی شد میان پر زنان‏
  • Sen bir karıncaya benzersin, tane toplamak için koşup durmaktasın. Fakat behey azgın. Süleyman buracıkta, sen ne arıyorsun?
  • تو چو موری بهر دانه می‏دوی ** هین سلیمان جو چه می‏باشی غوی‏
  • Tane arayana tane, tuzaktır. Fakat Süleyman arayan hem Süleyman’ı bulur, hem taneyi elde eder. 3705
  • دانه جو را دانه‏اش دامی شود ** و آن سلیمان جوی را هر دو بود