English    Türkçe    فارسی   

2
3807-3810

  • Bulut, tulumlar gibi gözyaşı döküyordu. Hacıların hepsi mataralarını açtı.
  • ابر می‏بارید چون مشک اشکها ** حاجیان جمله گشاده مشکها
  • İçlerinden bir bölük halk o şaşılacak şeyler yüzünden bellerindeki zünnarları kestiler.
  • یک جماعت ز آن عجایب کارها ** می‏بریدند از میان زنارها
  • Bir bölüğünün de bu hayret edilecek şey yüzünden yakini arttı. Allah, doğru yolu daha iyi bilir.
  • قوم دیگر را یقین در ازدیاد ** زین عجب و الله أعلم بالرشاد
  • Bir bölüğüyse bu kerameti kabul etmeyip hamhalat bir halde ebedî nâkıs olarak kaldı, söz de burada bitti. 3810
  • قوم دیگر ناپذیرا ترش و خام ** ناقصان سرمدی تم الکلام‏