English    Türkçe    فارسی   

2
387-411

  • Ölüm gününde ulu bir bey olmak için ölümüne kadar bu çeşit tohumlar ekmekteydi.
  • Şeyh’in ömrü sona erip de vücudunda ölüm alâmetlerini görünce,
  • Borçlular etrafına toplandı. Şeyh, mum gibi kendi kendisine eriyip gidiyordu.
  • Borçluların ümidi kesildi, suratları ekşidi, dertlerine dert katıldı. 390
  • Şeyh, ”Şu kötü şüpheye düşenlere bak! Allah’ın dört yüz dinar altını yok mu ki?” dedi.
  • Bu sırada dışardan bir çocuk, birkaç para kazanmak ümidiyle “Helva” diye bağırdı.
  • Şeyh, hizmetçiye, ”Git helvanın hepsini al,
  • Borçlular yesinler de bir müddetçik olsun bana acı acı bakmasınlar” diye başıyla işaret etti.
  • Hizmetçi, helvanın hepsini almak üzere hemen dışarı çıktı. 395
  • Helvacıya ,”Bu helvanın hepsi kaça?” diye sordu. Çocuk “Yarım küsur dinar” dedi.
  • Hizmetçi,”Yoo, Sofilerden çok isteme. Sana yarım dinar veriyorum artık söylenme!” dedi.
  • Helvayı bir tabağa koydurdu ve tabağı getirip Şeyh’in önüne koydu. Sır sahibi Şeyh’in esrarına bak!
  • Borçlulara ,”Buyurun, şu mübarek helvayı helâlinden bir güzelce yiyin” iye işaret etti.
  • Tabak boşalınca, çocuk tabağını aldı, ”Ey kâmil kişi, paramı ver” dedi. 400
  • Şeyh dedi ki: “Parayı nerden bulayım? Ben borçlu bir adamım,aynı zamanda ölüyorum!”
  • Çocuk derdinden tabağı yere vurdu, feryat ve figana başladı.
  • Eleminden hayhayla ağlamaya koyuldu, ”Keşke iki ayağım da kırılaydı,
  • Keşke külhana gideydim de tekkenin kapısından geçmez olaydım” diyordu.
  • Boğazına düşkün, yemeye alışkın sofiler, köpek gönüllüdürler, fakat kedi gibi yüzlerini yıkarklar, temiz görünürler. 405
  • Çocuğun feryadından hırlı, hırsız birçok kişi başına toplandı.
  • Çocuk, ”Ey kötü Şeyh, beni ustam muhakkak öldürür.
  • Eğer yanına eli boş gidersem beni keser, buna razı mısın?” diyordu.
  • Borçlular da inkâra düşüp Şeyh’e yüz çevirerek “Bu ne oyun ki?
  • Bizim malımızı yedin, borçlu gidiyorsun. Böyle olduğu halde neden başka bir zulümde daha bulundun?” diyorlardı. 410
  • Çocuk ikindi namazı vaktine kadar ağladı.Şeyh’e gelince,gözlerini yummuş,ona hiç bakmıyordu.