English    Türkçe    فارسی   

2
414-438

  • Can, bir adamın yüzüne gülerse, ona halkın ekşi suratlı oluşundan ne zarar.
  • Can birisini öperse, felekten, feleğin hışmından gam yer mi? 415
  • Mehtaplı gecede ay, Simâk burcundayken köpeklerden, köpeklerin havlamasından ne korkusu olur?
  • Köpek vazifesini yerine getirir, ay da ışığını yere döşeyip durur.
  • Herkes kendi işceğizini görür. Su, bir çöp için durulduğunu terk etmez.
  • Çöp, çöpçesine su üstünde yürür durur, sâf su da bulanmadan akıp gider.
  • Mustafa, gece yarısı ayı ikiye böler; Ebulehep, kininden saçma sapan söylenir! 420
  • İsa ölüyü diriltir; Yahudi, hiddetinden sakalını yolar.
  • Köpeğin sesi ayın kulağına girer mi? Hele o ay, Allah hası olursa..
  • Padişah, sabaha kadar musiki âlemi yapar, su kenarında şarap içer, kurbağaların seslerinden haberi bile olmaz.
  • Çocuğun parası, orada bulunanlara müsaviyen takdim edilseydi herkese birkaç akçe düşerdi, çocuk da parasını alırdı. Fakat Şeyh’in himmeti bu cömertliği de bağladı.
  • Bu suretle kimse çocuğa bir şey vermedi. Pirlerin kuvveti bundan da fazladır. 425
  • İkindi vakti oldu. Hizmetçi, Hatem gibi cömert birisinin verdiği bir tabak altını getirdi.
  • Mal sahibi halli bir kişi, Şeyh’in halini biliyordu, ona hediye göndermişti.
  • Tabağın bir köşesinde dört yüz dinar vardı, bir tarafında da kâğıda sarılı yarım dinar.
  • Hizmetçi gelip Şeyh’i ağırladı, o misli bulunmaz Şeyh’in önüne o tabağı koydu.
  • Tabağın üstünden örtü kaldırılınca halk Şeyh’in kerametini gördü. 430
  • Hepsinden de feryat yüceldi: "Ey şeyhlerin de başı, şahların da, bu neydi?
  • Bu ne sır, bu ne sultanlık? Ey sır sahiplerinin efendisi!
  • Biz bilemedik, affet; saçma sapan, uluorta hayli söylendik.
  • Körcesine sopa sallamaktayız, elbette kandilleri kırarız.
  • Sağırlar gibi bir tek söz duymadan kendi aklımızca cevap vermeye kalkıştık, hezeyanlarda bulunduk. 435
  • Biz Musa’dan da ibret almadık. O bile Hızır’ı kınadı da yüzü sarardı.
  • Hem gözü o kadar yüceleri gördüğü, gözünün nuru göklere bile nüfus ettiği halde!
  • Ey zamanın Musa’sı değirmendeki farenin gözü, ahmaklıktan senin gözünle bahse kalkıştı" dediler.