English    Türkçe    فارسی   

2
443-467

  • Kardeş, çocuk, senin cisim çocuğundur. İyice bil ki muradına erişmen de ağlamana bağlı.
  • ای برادر طفل طفل چشم تست ** کام خود موقوف زاری دان درست‏
  • O libası elde etmek istersen cesedindeki göz çocuğunu ağlat!
  • گر همی‏خواهی که آن خلعت رسد ** پس بگریان طفل دیده بر جسد
  • Birisinin bir zahidi az ağla ki kör olmayasın diye korkutması
  • ترسانیدن شخصی زاهد را که کم گری تا کور نشوی
  • Bir zahide, çalışıp, savaşan bir dostu “Az ağla ki gözün bozulmasın “ dedi. 445
  • زاهدی را گفت یاری در عمل ** کم گری تا چشم را ناید خلل‏
  • Zahit dedi ki: “İş iki halden dışarı olamaz. Göz, ya yüzü görür, ya görmez.
  • گفت زاهد از دو بیرون نیست حال ** چشم بیند یا نبیند آن جمال‏
  • Eğer Allah nurunu görürse ne gam? Allah visaline erişmek için iki gözden olmak pek değersiz bir şey!
  • گر ببیند نور حق خود چه غم است ** در وصال حق دو دیده چه کم است‏
  • Yok, eğer Allah nurunu, Allah ziyasını görmeyecekse böyle kötü gözün kör olması daha iyi!”
  • ور نخواهد دید حق را گو برو ** این چنین چشم شقی گو کور شو
  • Gözden dolayı gam yeme ki İsa, senindir. Eğri yürüme de sana iki doğru göz bağışlasın.
  • غم مخور از دیده کان عیسی تراست ** چپ مرو تا بخشدت دو چشم راست‏
  • Ruhunun İsa’sı senin yanındadır, ondan yardım dile. Çünkü o, yardım etti mi adamakıllı eder. 450
  • عیسی روح تو با تو حاضر است ** نصرت از وی خواه کاو خوش ناصر است‏
  • Fakat ey temiz can, kemiklerle dolu olan tenle İsa’nın gönlüne saldırma, onun gönlünü çiğneme!
  • لیک بیگار تن پر استخوان ** بر دل عیسی منه تو هر زمان‏
  • Doğru kişilere anlattığımız hikâyedeki ahmağa benzeme.
  • همچو آن ابله که اندر داستان ** ذکر او کردیم بهر راستان‏
  • İsa’ndan ten diriliği arama, Musa’dan Firavunluk muradı dileme!
  • زندگی تن مجو از عیسی‏ات ** کام فرعونی مخواه از موسی‏ات‏
  • Gönlüne geçim kaygısını az koy, sen kapıda oldukça rızkın azalmaz.
  • بر دل خود کم نه اندیشه‏ی معاش ** عیش کم ناید تو بر درگاه باش‏
  • Bu beden, ruha bir otağdır. Yahut da Nuh’un gemisine benzer. 455
  • این بدن خرگاه آمد روح را ** یا مثال کشتیی مر نوح را
  • Türk sağ oldukça mutlaka kendisine bir otağ bulur, hele Hak kapısının azizi olursa.
  • ترک چون باشد بیابد خرگهی ** خاصه چون باشد عزیز درگهی‏
  • Bütün kemiklerin İsa Aleyhisselâm’ın duasıyla dirilmesi
  • تمامی قصه‏ی زنده شدن استخوانها به دعای عیسی علیه السلام
  • İsa, o gencin isteğiyle kemiklere Allah adını okudu.
  • خواند عیسی نام حق بر استخوان ** از برای التماس آن جوان‏
  • Allah’ın hükmü, o çiğ herif için o kemikleri diriltti.
  • حکم یزدان از پی آن خام مرد ** صورت آن استخوان را زنده کرد
  • Aradan bir kara aslan da dirilip sıçradı, ahmağa bir pençe vurup öldürdü.
  • از میان بر جست یک شیر سیاه ** پنجه‏ای زد کرد نقشش را تباه‏
  • Kellesini kopardı, hemen beynini yere akıttı. Kafasında ceviz içi kadar beyin bile yoktu. 460
  • کله‏اش بر کند مغزش ریخت زود ** مغز جوزی کاندر او مغزی نبود
  • Zaten beyni bile olsaydı o kırılmakta, o helâk olmakla ancak bedeni zail olur, ruhu kalırdı.
  • گر و را مغزی بدی اشکستنش ** خود نبودی نقص الا بر تنش‏
  • İsa aslana ,”Neden derhal onu paraladın?” dedi. Aslan, ”Sen ondan sıkılmış, perişan bir hale gelmiştin de ondan “ diye cevap verdi.
  • گفت عیسی چون شتابش کوفتی ** گفت ز آن رو که تو زو آشوفتی‏
  • İsa, “O halde niçin kanını içmedin?” deyince de dedi ki: “O benim rızkım değildi. Bana nasip olmamıştı.”
  • گفت عیسی چون نخوردی خون مرد ** گفت در قسمت نبودم رزق خورد
  • Nice kişiler vardır ki, o kükremiş aslan gibi avını yemeden dünyadan gitmiştir.
  • ای بسا کس همچو آن شیر ژیان ** صید خود ناخورده رفته از جهان‏
  • Kısmeti bir saman çöpü bile değilken hırsı dağ kadar. Allah’a yüzü yok. Âlem yanında kadir kıymet kazanmış! 465
  • قسمتش کاهی نه و حرصش چو کوه ** وجه نه و کرده تحصیل وجوه‏
  • Ey bize güç şeyleri kolaylaştıran Allah! Bizi abes ve boş şeylerden kurtar.
  • ای میسر کرده بر ما در جهان ** سخره و بیگار ما را وارهان‏
  • Bize rızık diye gösterdin, hâlbuki tuzakmış. Bize her şeyi olduğu gibi göster.
  • طعمه بنموده به ما و آن بوده شست ** آن چنان بنما به ما آن را که هست‏