English    Türkçe    فارسی   

2
566-590

  • Dostlardan gelen akis, sen denizden akse muhtaç olmaksızın su almaya iktidar kesbedinceye kadar hoştur.
  • İlkönce gelen aksi taklit bil. Sonradan birbiri üstüne ve biteviye gelirse anla ki hakikîdir.
  • Hakikî akse erişinceye kadar dostlardan ayrılma. Sedefi terk etme, o katra daha inci olmadı ki.
  • Gözün, aklın ve kulağın saf olmasını istiyorsan o tamah perdelerini yırt.
  • Çünkü sofiyi yoldan çıkaran tamahtır. Yoldan çıkarır da sofinin hali tebah olur, ziyan içinde kalır. 570
  • Yemeğe, zevk ve sema’ya tamah ediş, hakikate akıl erdirmesine mani olur.
  • Ayna bir şeye tamah etseydi bizim gibi münafık olur, her şeyi olduğu gibi göstermezdi.
  • Terazinin mala tamahı olsaydı tarttığını nasıl doğru tartardı?
  • Her peygamber, kavmine açıkça “ Ben sizden peygamberlik için ücret istemiyorum.
  • Ben delilim, müşteriniz Allah’tır. Allah, benim tellâllığımı iki baştan da verdi. 575
  • Benim ücretim dosta kavuşmaktır. Ebubekir kırk bin dinar verdi ama.
  • Onun kırk bini benim ücretim değil ki. Hiç boncuk, Aden incisine benzer mi?” demiştir.
  • Bir hikâye söyleyeyim, can kulağıyla dinle de tamah, adamın kulağına nasıl perde oluyor, anla!
  • Kimde tamah varsa dili tutuk bir hale gelir. Nasıl olur da tamahla göz ve gönül aydınlanır, buna imkân var mı?
  • Tamahkâr adamın gözünün önünde makam ve altın hayali, gözdeki kıl gibidir. 580
  • Fakat Hak’la dolu olan sarhoş bundan müstesna. Ona hazineler de versen yine hürdür.
  • Sevgiliye kavuşma devletine eren kişinin gözünde bu dünya murdar bir şeyden ibarettir.
  • Fakat bu sarhoşluktan uzak olan sofi, nihayet hırs yüzünden nursuz, pirsiz bir hale gelir.
  • Hırsa düşkün olan, yüzlerce hikâye dinler de haris kulağına girmez.
  • Kadı tellâllarının, bir müflisi şehirde dolaştırarak halka bildirmeleri
  • Evsiz barksız, kimsiz, kimsesiz bir müflis vardır. Zindana düşmüş, amansız bağlara giriftar olmuştu. 585
  • Bir bahane bulup zindandakilerin yiyeceklerini yerdi. Tamahı yüzünden halkın gönlüne Kafdağı gibi ağır gelmekteydi.
  • Şerrinden kimsenin bir lokma ekmek yemeye kudreti yoktu. Çünkü hemen ucundan tutup kapardı.
  • Allah davetinden uzak olan, sultan bile olsa gözü açtır.
  • O adam da mürüvveti ayakaltına almıştı. O lokma kapıcının yüzünden bir cehennem kesilmişti.
  • Bir rahata kavuşurum ümidiyle nereye kaçsan orada önüne bir âfet çıkar. 590