English    Türkçe    فارسی   

2
586-610

  • Bir bahane bulup zindandakilerin yiyeceklerini yerdi. Tamahı yüzünden halkın gönlüne Kafdağı gibi ağır gelmekteydi.
  • Şerrinden kimsenin bir lokma ekmek yemeye kudreti yoktu. Çünkü hemen ucundan tutup kapardı.
  • Allah davetinden uzak olan, sultan bile olsa gözü açtır.
  • O adam da mürüvveti ayakaltına almıştı. O lokma kapıcının yüzünden bir cehennem kesilmişti.
  • Bir rahata kavuşurum ümidiyle nereye kaçsan orada önüne bir âfet çıkar. 590
  • Afetsiz, felaketiz hiçbir köşe yoktur. Allah’ın halvet yerinden başka hiçbir yerde dinlenmek, rahata kavuşmak mümkün değildir.
  • Kurtulmaya hiçbir çare olmayan bu dünya zindanının ayakbastı parası alınmayan, hapishane dayağı atılmayan bir bucağı yoktur.
  • Vallahi fare deliğine girsen yine bir kedi pençeliye çatarsın.
  • Âdemoğlu, hayalle gelişir. Hayalleri güzelse onunla rahatlaşır.
  • Yok... Eğer gözüne kötü hayaller görünürse ateşten eriyen mum gibi erir gider. 595
  • Yılanların, akreplerin içinde bile olsan Allah, seni güzel hayallerle avutursa,
  • Yılanlar, akrepler sana munis olur. Çünkü hayalin, aşağılık şeyleri altın yapan bir kimyadır.
  • Sabır, güzel hayallerle tatlılaşır. Çünkü her şeyden evvel içinde bulunduğun sıkıntıdan kurtulma hayaline düşersin.
  • O kurtuluş ümidi, içteki imandan gelir. İman zayıflığından da ümitsizliğe, iç sıkıntısına uğrarsın.
  • Sabır, iman yüzünden baş tacı olur. Bundan dolayıdır ki sabrı olmayanın imanı da yoktur. 600
  • Peygamber “Allah, gönlünde sabrı olmayana iman da vermemiştir.” dedi.
  • O, senin gözüne yılan gibi görünür ama ötekinin gözüne güzel görünür.
  • Çünkü senin gözünde onun küfrünün, kötülüğünün hayali var, halbuki dostun gözünde onun müminlik hayali cilve etmekte.
  • Görüyorsun ya... Bu bir kişide iki iş de var. Gâh balık oluyor, gâh olta!
  • Yarısı mümin, yarısı kâfir. Yarısı hırs, yarısı sabır! 605
  • Allah “ İçimizde mümin var de var, kâfir ve eski putperest de” dedi.
  • Öküz gibi... Yarısı kara, yarısı ay gibi bembeyaz.
  • Bu yarısını gören onu almaz, öbür tarafını gören almak ister, üstüne düşer.
  • Yusuf, kardeşinin gözünde canavar gibiydi, fakat yine o Yusuf, Yakup’un gözüne huri gibi geliyordu.
  • Fer’e ait göz, kötü hayal yüzünden onu çirkin gördü, asli gözse ortada yoktur. 610