English    Türkçe    فارسی   

2
657-681

  • İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.
  • Zavallı Kürt, hayli feryat etti, hatta memura para verdi, fakat kâr etmedi.
  • Devesini çağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler.
  • O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi. 660
  • Taraf, taraf, yer, yer gezdirip bütün halka teşhir ettiler.
  • Her hamamın, her çarşının önünde biriken halk ona bakıyordu.
  • Türk, Kürt, Rum, Arap ve sair milletlerden sesi gür olan tellallar da kendi dillerince,
  • “ Bu müflistir, hiçbir şeyi yoktur. Ona hiçbir kimse bir pul bile ödünç vermesin.
  • Zahiren, bâtınen bir habbesi bile yok. Müflisin biri, kalpın biri, kötü adamın biridir; bir hile, hud’a kabıdır. 665
  • Kendinize gelin, aklınızı başınıza alın, onunla arkadaşlık etmeyin. Size satmak için bir öküz bile getirse mutlaka çalmıştır, öküzü hemen tutup bağlayın.
  • Eğer aldanır da bu herifi davaya kalkışırsanız ben bu ölü herifi zindana atmam.
  • Bu herif, tatlı sözlüdür, boğazı da pek boldur. Üstündeki libas yenidir ama içindekiler paramparça.
  • Hile için o elbiseyi giyerse bilin ki kendisinin değildir, halkı aldatmak için giymiştir” diye bağırıyorlardı.
  • Ey temiz kalpli, hakîm olmayan kişinin dilindeki hikmet sözünü de iğreti elbise bil! 670
  • Hırsız, bir güzel elbise giyse bile o eli kesik, senin elini nasıl tutar, sana nasıl yardım edebilir?
  • Akşam vakti müflis deveden inince Kürt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de geç.
  • Kuşluk çağından beri deveye bindin. Arpadan vazgeçtim, hiç olmazsa bir avuçtan az bile olsa biraz saman ver!”
  • Müflis “ Şimdiye kadar niçin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hiç anlamadın mı?
  • Müflis olduğuma dair davul çaldılar, sesi yedinci kat göğe kadar vardı; duymadın mı? 675
  • Kulağın galiba ham tamahla dolu. Tamah insanı sağır ve kör eder.
  • Bu sözleri kerpice, taşa kadar her şey işitti. “ Bu kaltaban müflistir, müflis” diye bağırıp durdular.” dedi.
  • Bu sözü akşama kadar söylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı.
  • Kulakta, gözde Allah mührü var; işitmiyor, duymuyor. Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var!
  • Allah güzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse göze onu gösterir; 680
  • Güzel sesten, müjdelerden, coşkun ve neşeli sözlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur.