English    Türkçe    فارسی   

2
697-721

  • Sonra onu karıya, dayıya, amcaya, binlerce düşünceye, neşeye ve gama kattın.
  • Daha sonra da bazılarına hürlük verdin; bu gamdan, bu neşeden kurtardın:
  • Kendisinden, soyundan hâlâs etti, her güzeli, gözüne çirkin gösterdin.
  • Böyle adam, his âlemine mensup ne varsa reddeder, görünmeyene dayanır. 700
  • Aşkı meydandadır da maşuku gizli. Zahiri sevgili de, cihanda o gizli maşukun bir imtihanından ibaret.
  • Bunu bırak, surette olan aşklar mutlaka surete ve güzel kadına değildir.
  • İster bu cihanın aşkı olsun ister o cihanın aşkı. Hakikî maşukta suret yoktur.
  • Hakikaten surete âşıksan sevgili ölünce onu niye terk ediyorsun?
  • Sureti yine yerinde, bu terk ediş neden? Âşık, iyice ara, maşukun kim? 705
  • Sevgili, hisle idrak edilseydi her hisle idrak edilene âşık olurdum.
  • Vefa, aşkı artıyorsa, suret nasıl olur da vefayı değiştirir?
  • Güneşin ziyası duvara vurdu, duvar kendinden olmayan bir parlaklık, bir ziya elde etti.
  • Ey temiz ve saf kişi neden bir kerpice gönül veriyorsun? Ebedi olan bir aslı iste.
  • Ey kendi aklına âşık olan ve kendisine surette tapanlardan üstün gören! 710
  • Hissine hâkim olan, akıl ziyasıdır. Bunu, bakırının üstündeki altın bil.
  • İnsanlardaki güzellik, altın yaldızdır. Öyle olmasaydı nasıl olurdu da sevgilin kart bir eşek haline gelirdi?
  • Melek gibiyken Şeytana döndü ya. Elbette çünkü o güzellik ona ariyetti.
  • O güzelliği yavaş ,yavaş alıyor, taze fidan gitgide kuruyor. ,
  • Var, “Yaşattıkça kuvvetlerini azaltır” ayetini oku da gönül iste, kemiğe gönül verme. 715
  • Çünkü o gönül güzelliği, baki güzelliktir. O güzellik devleti, Abıhayata sâkidir.
  • Esasen abıhayat da kendisidir, saki de kendisi, sarhoş da. Tılsımın bozuldu mu üçü birleşir.
  • Fakat bu birliği kıyas yoluyla bilemezsin. Kulluk et ey kendini bilmez, saçma sapan söylenme.
  • Senin mana sandığın surettir, eğretidir. Sen kendince övünüp seviniyorsun!
  • Mana odur ki seni senden alır; suretten müstağni kalır. 720
  • Seni kör ve sağır eden, insanı, surete bir kat daha âşık eyleyen, mana olamaz.