- Melek gibiyken Şeytana döndü ya. Elbette çünkü o güzellik ona ariyetti.
- چون فرشته بود همچون دیو شد ** کان ملاحت اندر او عاریه بد
- O güzelliği yavaş ,yavaş alıyor, taze fidan gitgide kuruyor. ,
- اندک اندک میستانند آن جمال ** اندک اندک خشک میگردد نهال
- Var, “Yaşattıkça kuvvetlerini azaltır” ayetini oku da gönül iste, kemiğe gönül verme. 715
- رو نعمره ننکسه بخوان ** دل طلب کن دل منه بر استخوان
- Çünkü o gönül güzelliği, baki güzelliktir. O güzellik devleti, Abıhayata sâkidir.
- کان جمال دل جمال باقی است ** دولتش از آب حیوان ساقی است
- Esasen abıhayat da kendisidir, saki de kendisi, sarhoş da. Tılsımın bozuldu mu üçü birleşir.
- خود هم او آب است و هم ساقی و مست ** هر سه یک شد چون طلسم تو شکست
- Fakat bu birliği kıyas yoluyla bilemezsin. Kulluk et ey kendini bilmez, saçma sapan söylenme.
- آن یکی را تو ندانی از قیاس ** بندگی کن ژاژ کم خا ناشناس
- Senin mana sandığın surettir, eğretidir. Sen kendince övünüp seviniyorsun!
- معنی تو صورت است و عاریت ** بر مناسب شادی و بر قافیت
- Mana odur ki seni senden alır; suretten müstağni kalır. 720
- معنی آن باشد که بستاند ترا ** بینیاز از نقش گرداند ترا
- Seni kör ve sağır eden, insanı, surete bir kat daha âşık eyleyen, mana olamaz.
- معنی آن نبود که کور و کر کند ** مرد را بر نقش عاشقتر کند
- Köre nasip olan, ancak gam arttıran hayallerdir. Gözün nasibi bu fâni hayallerden ibarettir.
- کور را قسمت خیال غم فزاست ** بهرهی چشم این خیالات فناست
- Körler, Kuran’ın harflerini ezberlemişlerdir. Eşeği görmezler de semeri dövüp dururlar!
- حرف قرآن را ضریران معدناند ** خر نبینند و به پالان بر زنند
- Gözün açıksa kaçan eşeği gör; ey puta tapan, niceye dek semercilik?
- چون تو بینایی پی خر رو که جست ** چند پالان دوزی ای پالان پرست
- Eşeğin oldukça semer de mutlaka bulunur. Canın oldukça ekmeğin mutlaka az çok gelir. 725
- خر چو هست آید یقین پالان ترا ** کم نگردد نان چو باشد جان ترا
- Eşeğin sırtı hem dükkândır, hem mal, hem mal kazanılacak yer. Kalbinin incisi, yüzlerce kalbe sermayedir.
- پشت خر دکان و مال و مکسب است ** در قلبت مایهی صد قالب است
- Ey boşboğaz, eşeğe çıplak bin. Peygamber, çıplak binmedi mi?
- خر برهنه بر نشین ای بو الفضول ** خر برهنه نه که راکب شد رسول
- Peygamber, çıplak eşeğe bindi. Yaya yürüdü de denmiştir.
- النبی قد رکب معروریا ** و النبی قیل سافر ماشیا
- Eşek nefsin kaçıyor, onu bir kazığa bağla. Ne zamana kadar işten, yükten kaçacak?
- شد خر نفس تو بر میخیش بند ** چند بگریزد ز کار و بار چند
- İster yüz yıl olsun, ister otuz yıl. Mutlaka sabır ve şükür yükünü yüklemeli. 730
- بار صبر و شکر او را بردنی است ** خواه در صد سال و خواهی سی و بیست
- Hiç bir suçlu başkasının suçunu çekmedi. Hiçbir kimse ekmeğini biçmedi.
- هیچ وازر وزر غیری بر نداشت ** هیچ کس ندرود تا چیزی نکاشت
- Ekmeğini biçmeyi dilemek ham tamahtır, oğul, o ham tamaha kapılma. Ham şey yemek insana hastalık verir.
- طمع خام است آن مخور خام ای پسر ** خام خوردن علت آرد در بشر
- Birisi bir define buluverir; ben de onu istiyorum, dükkânla, alışverişle ne işim var, der.
- کان فلانی یافت گنجی ناگهان ** من همان خواهم نه کار و نه دکان
- Baht işi bu, fakat nadirdir. Tende kudret oldukça çalışıp kazanmak gerek.
- کار بخت است آن و آن هم نادر است ** کسب باید کرد تا تن قادر است
- Çalışıp kazanmak define bulmaya mâni değil ya. Sen işten kalma da nasibinde varsa define de arkandan gelsin. 735
- کسب کردن گنج را مانع کی است ** پا مکش از کار آن خود در پی است
- Böyle yap ki “ Eğer” illetine uğramayasın, “ Eğer şunu yapsaydım yahut bunu yapsaydım” deyip tereddüde düşmeyesin.
- تا نگردی تو گرفتار اگر ** که اگر این کردمی یا آن دگر
- Çünkü halkla hoş geçinen peygamber “ Eğer” demeyi menetti, “ Onu söylemek münafıklıktandır” dedi.
- کز اگر گفتن رسول با وفاق ** منع کرد و گفت آن هست از نفاق