- Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince sudan, topraktan hariç suretler görürsün.
- آینهی دل چون شود صافی و پاک ** نقشها بینی برون از آب و خاک
- Nakşı da müşahede edersin, nakkaşı da. Devlet yaygısını da, onu döşeyeni de.
- هم ببینی نقش و هم نقاش را ** فرش دولت را و هم فراش را
- Sevgilimin hayali bana Halil gibidir. Sureti put ama manası putları kırmakta.
- چون خلیل آمد خیال یار من ** صورتش بت معنی او بت شکن
- Allah’a şükür olsun ki o zahir olunca can, onun hayalinden, kendi hayalini gördü. 75
- شکر یزدان را که چون شد او پدید ** در خیالش جان خیال خود بدید
- Kapısının toprağı, gönlümü teshir etti. Senin toprağına karşı ululananın toprak başına.
- خاک درگاهت دلم را میفریفت ** خاک بر وی کاو ز خاکت میشکیفت
- Dedim ki; Eğer güzelsem bu güzelliği onun lütfu olarak kabul ederim. Değilsem zaten çirkinlikler bile bana güler!
- گفتم ار خوبم پذیرم این از او ** ور نه خود خندید بر من زشت رو
- Çaresi şu: Kendime bakayım kendime çeki düzen vereyim. Bakalım, ona lâyık mıyım, değil miyim?
- چاره آن باشد که خود را بنگرم ** ور نه او خندد مرا من کی خرم
- O güzeldir, güzelliği sever. Taze bir delikanlı, kart bir ihtiyarı nasıl seçer?
- او جمیل است و محب للجمال ** کی جوان نو گزیند پیر زال
- Şunu bil ki güzel, güzeli cezbeder. “ Temizler, temizler içindir” ayetini oku! 80
- خوب خوبی را کند جذب این بدان ** طیبات و طیبین بر وی بخوان
- Âlem de her şey, bir şey cezbeder. Sıcak sıcağı çeker, soğuk soğuğu.
- در جهان هر چیز چیزی جذب کرد ** گرم گرمی را کشید و سرد سرد
- Aslı olmayan, aslı olmayanları çekmektedir, bakilerde bakilerden sarhoş olmakta.
- قسم باطل باطلان را میکشند ** باقیان از باقیان هم سر خوشند
- Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları cezbeder. Nura mensup olanlar, ancak nura mensup olanları ister.
- ناریان مر ناریان را جاذباند ** نوریان مر نوریان را طالباند
- Gözünü yumdun mu canın kopuyormuş gibi bir eleme, bir ıstıraba düşersin. Gözün, gündüzün nurundan ayrılmaya sabrı yoktur.
- چشم چون بستی ترا تاسه گرفت ** نور چشم از نور روزن کی شکفت
- Gözünü yumdun mu tasalanır, gama, gussaya düşersin. Gözün nuru, gündüzün nurundan ayrılamaz. 85
- تاسهی تو جذب نور چشم بود ** تا بپیوندد به نور روز زود
- Senin tasan, gam ve gussan; hemencecik gündüzün nuruna kavuşmak isteyen göz nurunun cazibesinden ileri gelir.
- چشم باز ار تاسه گیرد مر ترا ** دان که چشم دل ببستی بر گشا
- Gözün açıkken de tasalanırsan bil ki gönül gözünü yummuşsundur, onu aç!
- آن تقاضای دو چشم دل شناس ** کاو همیجوید ضیای بیقیاس
- Bil ki sıkıntı gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır. Gönül gözü kıyasa sığmaz bir ziya arayıp durmaktadır.
- چون فراق آن دو نور بیثبات ** تاسه آوردت گشادی چشمهات
- O iki ebedî nurun firkati, seni tasalandırmaktadır. Onu koru!
- پس فراق آن دو نور پایدار ** تاسه میآرد مر آن را پاس دار
- O mademki beni çağırmakta, ben de kendime bakayım. Onun cazibesine lâyık mıyım, yoksa çirkin miyim? 90
- او چو میخواند مرا من بنگرم ** لایق جذبام و یا بد پیکرم
- Bir güzel, peşine bir çirkini takarsa onunla alay ediyor demektir.
- گر لطیفی زشت را در پی کند ** تسخری باشد که او بر وی کند
- Acaba yüzümü nasıl göreyim? Ne renkteyim ki, gündüz gibi miyim, gece gibi mi?
- کی ببینم روی خود را ای عجب ** تا چه رنگم همچو روزم یا چو شب
- Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum. Fakat suretim kimseden görünmüyordu.
- نقش جان خویش میجستم بسی ** هیچ میننمود نقشم از کسی
- Nihayet dedim ki, ayna neden icat edilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi?
- گفتم آخر آینه از بهر چیست ** تا بداند هر کسی کاو چیست و کیست
- Demirden yapılma ayna suretler içindir. Can yüzünün aynasıysa çok pahalı, çok değerlidir. 95
- آینهی آهن برای پوستهاست ** آینهی سیمای جان سنگین بهاست
- Can aynası ancak sevgilinin yüzüdür. O sevgilinin yüzü ki, o diyardan.
- آینهی جان نیست الا روی یار ** روی آن یاری که باشد ز آن دیار