- Biri ona “ Huyunun kötülüğü yüzünden ana hakkını gözetmedin.
- آن یکی گفتش که از بد گوهری ** یاد ناوردی تو حق مادری
- Çirkin herif, ananı neden öldürdün! Niye söylemiyorsun, o sana ne yaptı ki?” dedi.
- هی تو مادر را چرا کشتی بگو ** او چه کرد آخر بگو ای زشت خو
- Adam “ Çok ayıp bir iş işledi, bende onu öldürdüm. Ayıbını toprak örtsün” diye cevap verdi.
- گفت کاری کرد کان عار وی است ** کشتمش کان خاک ستار وی است
- Kınayan “Be adam, ananı öldüreceğine o kişiyi öldürseydin” deyince dedi ki: “Her gün başka birisini mi öldüreyim? 780
- گفت آن کس را بکش ای محتشم ** گفت پس هر روز مردی را کشم
- Onu öldürdüm, halkın kanına girmekten kurtuldum; halkın boğazını keseceğime onu boğazladım, bu daha iyi!”
- کشتم او را رستم از خونهای خلق ** نای او برم به است از نای خلق
- O kötü huylu ana, fesadı her tarafta zahir olan nefsindir.
- نفس تست آن مادر بد خاصیت ** که فساد اوست در هر ناحیت
- Her an onun için bir azize kastedip duruyorsun; kendine gel, onu öldür!
- هین بکش او را که بهر آن دنی ** هر دمی قصد عزیزی میکنی
- Onun yüzünden bu güzel dünya sana dar geliyor. Onun yüzünden Allah ile de savaşıyorsun, halkla da.
- از وی این دنیای خوش بر تست تنگ ** از پی او با حق و با خلق جنگ
- Nefsini öldürürsen özür serdetmeden kurtulursun, ülkede hiçbir düşmanın olmaz. 785
- نفس کشتی باز رستی ز اعتذار ** کس ترا دشمن نماند در دیار
- Bir kimse peygamberlerle velileri düşünüp sözümüzden şüpheye düşer.
- گر شکال آرد کسی بر گفت ما ** از برای انبیا و اولیا
- “Peygamberlerin nefisleri helâk olmamış mıydı? Onların neden düşmanları vardı, onlara niye haset ediyorlardı?” derse,
- کانبیا را نه که نفس کشته بود ** پس چراشان دشمنان بود و حسود
- Ey doğru söz arayan, kulağını aç! Bu şüpheye, bu tereddüde vereceğimiz cevap şu:
- گوش کن تو ای طلبکار صواب ** بشنو این اشکال و شبهت را جواب
- O münkirler, kendilerinin düşmanlarıydı; onlar kendilerini yaralıyorlardı.
- دشمن خود بودهاند آن منکران ** زخم بر خود میزدند ایشان چنان
- Düşman, ona derler ki cana kastetsin. Kendi kendisine can çekişene düşman demezler. 790
- دشمن آن باشد که قصد جان کند ** دشمن آن نبود که خود جان میکند
- Yarasacağız, güneşin düşmanı değildir, hicaba girmiş, kendi kendisine düşman olmuştur.
- نیست خفاشک عدوی آفتاب ** او عدوی خویش آمد در حجاب
- Güneşin ziyası onu öldürür; fakat güneş, yarasanın zahmetini hiç çeker mi, yarasa güneşe bir kötülükte bulunabilir mi?
- تابش خورشید او را میکشد ** رنج او خورشید هرگز کی کشد
- Düşman, ona derler ki ondan bir azap, bir eziyet gelsin; kabiliyeti olan taşın güneş tesiriyle lâl olmasına mümanaat etsin!
- دشمن آن باشد کز او آید عذاب ** مانع آید لعل را از آفتاب
- Halbuki kâfirlerin hepsi de peygamberlerin cevherlerindeki ziyadan kendilerini men ederler.!
- مانع خویشند جملهی کافران ** از شعاع جوهر پیغمبران
- Halk, nasıl olur da o tek kişinin gözüne perde olur? Bilâkis kendi gözlerini kör eder, kendi gözlerini kötü bir hale sokarlar. 795
- کی حجاب چشم آن فردند خلق ** چشم خود را کور و کژ کردند خلق
- Efendisiyle inada girişip kinlenerek kendisini öldüren Arap köle gibi!
- چون غلام هندویی کاو کین کشد ** از ستیزهی خواجه خود را میکشد
- Köle, sahibine ziyan vermek için kendisini damdan baş aşağı yere atar, helâk olup gider!
- سر نگون میافتد از بام سرا ** تا زیانی کرده باشد خواجه را
- Hasta, doktora düşman olmuş; çocuk, kendisini terbiye edene düşmanlık beslemiş;( zarar kime?)!
- گر شود بیمار دشمن با طبیب ** ور کند کودک عداوت با ادیب
- Hakikatte hasta da, çocuk da kendi yolunu vurmakta, kendi akıl ve canının yolunu kesmektedir.
- در حقیقت ره زن جان خودند ** راه عقل و جان خود را خود زدند
- Bez yıkayan, güneşe kızar; balık, denize hiddet ederse, 800
- گازری گر خشم گیرد ز آفتاب ** ماهیی گر خشم میگیرد ز آب
- Bir bak, ziyanı kime? Sonunda bu kızgınlık yüzünden kimin bahtı kararır?
- تو یکی بنگر که را دارد زیان ** عاقبت که بود سیاه اختر از آن