English    Türkçe    فارسی   

2
808-832

  • Ebucehil, Muhammet’e uymaya utandı, hasedinden kendisini yüceltmeye, ondan yüksek olmaya çalıştı.
  • Adı Ebül Hakem’di. Ebu cehil oldu. Nice ehliyetli kişiler vardır ki haset yüzünden naehil olup kalmışlardır!
  • Ben, bu çalışıp çabalama dünyasında iyi huydan daha iyi bir ehliyet görmedim. 810
  • Allah, mihnet ve ıstıraplarla hasetler meydana çıksın diye peygamberleri vasıta etti.
  • Çünkü Allahtan kimse arlanmaz, Allah’a kimse haset etmez.
  • Fakat halk, Peygamberi de kendisi gibi bir adam sanır, o yüzden ona haset eder.
  • Fakat peygamberin büyüklüğü tahakkuk etti mi, artık ona kimse haset edemez, ona herkes uyar.
  • Şu halde her devirde peygamber yerine bir veli vardır, bu sınama kıyamete kadar daimidir. 815
  • Kimde iyi huy varsa kurtulmuştur; kimin kalbi sırçadansa sınmıştır.
  • İşte diri ve faal imam, o velidir; ister Ömer soyundan olsun, ister Ali soyundan!
  • Ey yol arayan, Mehdi de O’dur, Hadi de O. Hem gizlidir, hem senin karşında oturmakta.
  • O, nura benzer; akıl onun Cebrail’idir. Ondan aşağı olan veli de onun kandilidir.
  • Bu kandilden daha aşağı derece de olan veli de kandil konan yerimizdir. Nura mertebe bakımından dereceler vardır. 820
  • Çünkü Allah nurunun yedi yüz perdesi vardır. Nur perdelerini bu kadar kat bil!
  • Her perdenin ardında bir kavmin durağı var. İmam’a kadar bu perdeler saf saftır.
  • Son saftakilerin gözleri, zayıflıktan ön saftakilerin nuruna tahammül edemez.
  • Ön saftakilerin gözleri de görüş zayıflığı yüzünden daha ön saftakilerin nuruna takat getirmez.
  • İlk saftakilerin hayatı olan aydınlık, bu şaşının ruhuna azap ve afettir. 825
  • Şaşılıklar yavaş, yavaş azalır; adam yedi yüz dereceyi geçti mi deniz kesilir.
  • Demiri yahut altını sâf bir hale getiren ateş, terü taze ayva ve elmaya yarar mı?
  • Ayva ve elmanın da az bir hamlığı olabilir, fakat demire benzemezler, hafif bir hararet isterler.
  • Hâlbuki o hararet, o şuleler, demir için kâfi değildir. Çünkü demir, ejderha gibi olan ateşin yalımını ister.
  • O demir, meşakkatlere tahammül eden fakirdir. Çekicin altında, ateşin içinde kıpkırmızı bir hale gelir; ondan hoşlanır. 830
  • Bu çeşit fakir, ateşin vasıtasız perdecisidir, vasıta ve vesile olmaksızın ateşin ta ortasına kadar girer.
  • Fakat su ve su oğulları; hicap olmaksızın, bir vasıta bulunmaksızın ne ateşten olgun bir hale gelirler, ne ateşin hitabına mazhar olurlar.