- Bu kendisinden geçenlerin canlarına nasip olan bir şey. Onlar, kendilerine oldukça nasıl meydana çıkar?
- آن نصیب جان بیخویشان بود ** چونک با خویشاند پیدا کی شود
- Yanımızda uyanık bir uyur gerek ki uyanıkken rüyalar görsün!
- خفتهی بیدار باید پیش ما ** تا به بیداری ببیند خوابها
- Halkın düşüncelere dalması bu güzelim uykunun düşmanıdır. Halk, düşünceleri yatışmasın, uyumasın diye bu güzelim uykunun boğazını sıkar. 1115
- دشمن این خواب خوش شد فکر خلق ** تا نخسپد فکرتش بستست حلق
- Bir hayret lâzım ki düşünceleri silip süpürsün. Hayret, fikirleri de yok eder, zikirleri de!
- حیرتی باید که روبد فکر را ** خورده حیرت فکر را و ذکر را
- Hüner ve marifette kim daha kâmilse mana bakımından artta sureta ileridedir.
- هر که کاملتر بود او در هنر ** او بمعنی پس بصورت پیشتر
- Allah “Geri dönenler” dedi. Geri dönmek sürünün yazıdan gelip ağıla gitmesine benzer.
- راجعون گفت و رجوع این سان بود ** که گله وا گردد و خانه رود
- Sürü, yazıdan dönüp geldi mi giderken en önde olan keçi artta kalır.
- چونک واگردید گله از ورود ** پس فتد آن بز که پیش آهنگ بود
- Giderken geride kalan topal keçiye gelince suratı asıkları bile güldürecek bir halde öne düşer. 1120
- پیش افتد آن بز لنگ پسین ** اضحک الرجعی وجوه العابسین
- Bu kavim, laf olsun diye topal olmadılar ya… övünmeyi terk ettiler de ârı satın aldılar.
- از گزافه کی شدند این قوم لنگ ** فخر را دادند و بخریدند ننگ
- Bu kavim, hacca ayakları kırık olduğu halde topallaya topallaya giderler. Sıkıntıdan kurtuluşa gizli bir yol vardır.
- پا شکسته میروند این قوم حج ** از حرج راهیست پنهان تا فرج
- Bu tarife gönüllerini bilgilerden yıkayıp arıtmışlardır. Çünkü bu yol, zahirî bilgiyi tanımaz.
- دل ز دانشها بشستند این فریق ** زانک این دانش نداند آن طریق
- Bu yolda, aslı o âlemden olan bir bilgi gerek. Zira her feri, aslında yol gösterir.
- دانشی باید که اصلش زان سرست ** زانک هر فرعی به اصلش رهبرست
- Her kanat, denizi aşacak kudrete nereden sahip olacak? Allah bilgisi gerek ki insanı Allah’a ulaştırsın. 1125
- هر پری بر عرض دریا کی پرد ** تا لدن علم لدنی میبرد
- Şu halde adama sonunda gönülden silinip arıtılması lâzım olan bilgiyi neye öğretirsin?
- پس چرا علمی بیاموزی به مرد ** کش بباید سینه را زان پاک کرد
- Öyleyse bu âlemde ileri gitmeye heves etme, topal ol da geri dönerken en öne düş.
- پس مجو پیشی ازین سر لنگ باش ** وقت وا گشتن تو پیش آهنگ باش
- Ey nazik adam, ileri giden son gelenlerden ol. Taze ve turfanda meyve, ağaca nazaran daha ileridedir, derecesi daha üstündür.
- آخرون السابقون باش ای ظریف ** بر شجر سابق بود میوهی طریف
- Gerçi meyve ağaçtan sonra vücuda gelir, fakat hakikatte evvel odur, çünkü ağaçtan maksat odur.
- گرچه میوه آخر آید در وجود ** اولست او زانک او مقصود بود
- Melekler gibi "Bizim bilgimiz yok" de de, “Ancak senin bildirdiğin bilgiyi biliriz” sırrı elini tutsun. 1130
- چون ملایک گوی لا علم لنا ** تا بگیرد دست تو علمتنا
- Bu mektep de hecelemeyi bilmezsen Ahmed gibi akıl ve irfan nuriyle dolarsın.
- گر درین مکتب ندانی تو هجا ** همچو احمد پری از نور حجی
- Şehirlerde ad san sahibi olmazsan, Allah kullarının halini daha iyi bilir ya, kaybolmazsın, merak etme.
- گر نباشی نامدار اندر بلاد ** گم نهای الله اعلم بالعباد
- Altın definesini bilinmeyen viranelere gizlerler?
- اندر آن ویران که آن معروف نیست ** از برای حفظ گنجینهی زریست
- Hiç defineyi bilinen yere koyarlar mı? İşte kurtulmanın, halâs olmanın da zahmet ve meşakkatlerde gizlenmesi buna benzer.
- موضع معروف کی بنهند گنج ** زین قبل آمد فرج در زیر رنج
- Burada hatıra birçok şüpheler, tereddütler gelebilir ama iyi at, kösteklerini kırar, bukağıdan kurtuluverir. 1135
- خاطر آرد بس شکال اینجا ولیک ** بسکلد اشکال را استور نیک
- Onun sevgisi, şüphe ve tereddütleri yakan bir ateştir. Gündüzün nuru, bütün hayalleri siler süpürür.
- هست عشقش آتشی اشکالسوز ** هر خیالی را بروبد نور روز
- Ey Allah rızasını elde eden, bu sual, sana o taraftan geldi, cevabını da o taraftan ara.
- هم از آن سو جو جواب ای مرتضا ** کین سال آمد از آن سو مر ترا