Herkes kahrı lütuftan ayırt eder, anlar… İster bilgi sahibi olsun, ister cahil, ister aşağılık!
قهر را از لطف داند هر کسی ** خواه دانا خواه نادان یا خسی
Fakat kahır içinde gizli olan lütfu yahut lütuf içinde gizlenmiş bulunan kahrı,
لیک لطفی قهر در پنهان شده ** یا که قهری در دل لطف آمده
Az kişi anlar. Meğerki gönlünde bir can mehengi olan Allah’a mensup bir er olsun.
کم کسی داند مگر ربانیی ** کش بود در دل محک جانیی
Bundan başkaları kahırda gizli olan lütufla, lütufta gizli bulunan kahrı anlayamaz, şüpheye düşerler. Onlar, âdeta yuvalarına bir kanatla uçup ulaşmak isteyen kuşlara benzerler!
باقیان زین دو گمانی میبرند ** سوی لانهی خود به یک پر میپرند
(Başlık yok)
بیان آنک علم را دو پرست و گمان را یک پرست ناقص آمد ظن به پرواز ابترست مثال ظن و یقین در علم
Bilginin iki kanadı vardır, şüpheninse tek. Zan noksandır, uçmaz.1510
علم را دو پر گمان را یک پرست ** ناقص آمد ظن به پرواز ابترست
Tek kanatlı kuş, çabucak baş aşağı düşer. Sonra uçmaya savaşır ama ya iki adımlık bir yer aşabilir, ya birazcık daha fazla.
مرغ یکپر زود افتد سرنگون ** باز بر پرد دو گامی یا فزون
Şüphe kuşu düşe kalka ümit yuvasına tek kanatla uçmaya savaşır.
افت خیزان میرود مرغ گمان ** با یکی پر بر امید آشیان
Fakat şüpheden kurtuldu da bilgi sahibi oldu mu o tek kanatlı kuş, iki kanatlı kesilir. Kanatlarını açar.
چون ز ظن وا رست علمش رو نمود ** شد دو پر آن مرغ یکپر پر گشود
Ondan sonra yüzüstü, eğri büğrü değil, doğru yolda güzelce uçar gider.
بعد از آن یمشی سویا مستقیم ** نه علی وجهه مکبا او سقیم
Cebrail gibi iki kanatlı şüphesiz, hilesiz, kıyl ü kalsiz uçar.1515
با دو پر بر میپرد چون جبرئیل ** بی گمان و بی مگر بی قال و قیل
Bütün âlem, ona “Sen Allah yolundasın, dinin doğru” dese,
گر همه عالم بگویندش توی ** بر ره یزدان و دین مستوی
O onların lâfına güvenmez, o sözlerden gururlanmaz, onun tek canı, onlara çift olmaz.
او نگردد گرمتر از گفتشان ** جان طاق او نگردد جفتشان
Yahut herkes “Sen yol azıtmışsın, kendini dağ sanıyorsun ama bir saman çöpüsün sen” dese,
ور همه گویند او را گمرهی ** کوه پنداری و تو برگ کهی
Onların kınamasına aldırış etmez, onların kininden, hasedinden dertlenmez.
او نیفتد در گمان از طعنشان ** او نگردد دردمند از ظعنشان
Hatta dağla deniz bile söze gelse de “Sen sapıklıkla eş olmuşsun” dese,1520
بلک گر دریا و کوه آید بگفت ** گویدش با گمرهی گشتی تو جفت
Bir zerre bile hayale düşmez, azıcık olsun kınayanların kınamasından elem duymaz.
هیچ یک ذره نیفتد در خیال ** یا به طعن طاعنان رنجورحال
Halkın ululaması ve alıcıların rağbeti yüzünden bir adamın hastalanması ve bir muallimin hikâyesi
مثال رنجور شدن آدمی بوهم تعظیم خلق و رغبت مشتریان بوی و حکایت معلم
Bir mektebin talebesi, hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamadan usanmışlardı.
کودکان مکتبی از اوستاد ** رنج دیدند از ملال و اجتهاد
Ne yapıp yaparak bir iş becermek, bu suretle de muallimi derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp danıştılar.
مشورت کردند در تعویق کار ** تا معلم در فتد در اضطرار
“Hoca hiç hastalanmıyor ki birkaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım;
چون نمیآید ورا رنجوریی ** که بگیرد چند روز او دوریی
Bu hapisten, bu darlıktan, bu çalışıp çabalamadan kurtulalım. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor” dediler.1525
تا رهیم از حبس و تنگی و ز کار ** هست او چون سنگ خارا بر قرار
İçlerinden birisi, en zekileriydi. Bir tedbir düşündü. “Hocam, nasılsın, neden böyle benzin sararmış?
آن یکی زیرکتر این تدبیر کرد ** که بگوید اوستا چونی تو زرد
Hayrola, rengin kaçmış senin… Bu ya hava çarpmasından, ya sıtmadan derim.
خیر باشد رنگ تو بر جای نیست ** این اثر یا از هوا یا از تبیست
Hoca, elbette bu sözden biraz olsun vehme düşer. Sen de bu çeşit sözlerle bana yardım edersin kardeşim.
اندکی اندر خیال افتد ازین ** تو برادر هم مدد کن اینچنین
Mektebin kapısından içeri girer girmez, “ Hayır ola hocam, bu halin ne” dedi.
چون درآیی از در مکتب بگو ** خیر باشد اوستا احوال تو
Vehmi biraz daha artar, akıllı adam bile vehimle delirir gider.1530
آن خیالش اندکی افزون شود ** کز خیالی عاقلی مجنون شود