English    Türkçe    فارسی   

3
1645-1669

  • Şu halde gönlün reyine, gönlün dileğine neden emin olur da ahdeder, sonunda da pişman olur, nedamete düşersin? 1645
  • Fakat bu yine de Allah’ın hükmündendir. Allah’ın takdiridir. Kuyuyu görürsün de çekinmeye kudretin olmaz.
  • Uçan kuşun tuzağı görmeyip hapse düşmesine taaccüp edilmez ki.
  • Şaşılacak şey şudur: Hem tuzağı görür, hem mıhı görür de yine sonunda ister istemez o tuzağa düşer!
  • Gözü açık kulağı açık, tuzak önde… Yine de kendi kanadıyla tuzağa doğru uçar!
  • Kaza ve kader tuzağının eseri görünen, kendisi görünmeyen bir şeye benzemesi
  • Bir kişizade görürsün… Çula, çuvala bürünmüş, baş açık, belâlara uğramış. 1650
  • Bir kahpenin sevdasıyla yanıp tutuşuyor. Elbiselerini, malını, mülkünü sarmış.
  • Elindeki, avucundaki gitmiş, adı kötüye çıkmış hor hakir bir hale gelmiş, düşmanlarının isteği gibi tepesi üstüne yuvarlanıp gidiyor!
  • Adamcağız bir zahit gördü mü “Ey ulu, Allah için bana bir himmet et.
  • Bu aşağılık ve kötü sevdaya düştüm, elimdeki maldan, altından, nimetten oldum.
  • Bir himmet et, belki bu dertten kurtulur, bu kara balçıktan sıçrar, çıkarmı der”. 1655
  • Halktan da dua etmelerini istemektedir. İleri gelenlerden de..“ Aman, beni kurtarın, kurtarın, kurtarın!” demektedir.
  • Eli de açık, ayağı da. Ne onu bağlamışlar, ne başında bir adam var, ne ayağın da bukağı!
  • A adam, hangi bağdan kurtulmak istiyor, hangi hapisten kaçmak diliyorsun?
  • Hangi bağdan olacak? Tertemiz ruhtan başka kimsenin göremediği takdir bağından gizli olan kaza bağından!
  • Ortada değil görünmüyor, gizli ama zindandan da beter, demir zincirlerden de! 1660
  • Çünkü demir zincirleri demirci kırabilir, bir adam zindanın temelini kazıp duvarını yıkabilir.
  • Fakat şaşılacak şey şu ki gizli olan kuvvetli bağı kırmaktan demirciler bile âcizdir.
  • O bağı Ahmed görebilir de, “Boynunda da hurma lifinden bir ip var” der.
  • Ahmed, Ebuleheb’in karısının sırtındaki odun yükünü gördü de ona “ Odun hamalı” dedi.
  • İpi de ondan başka kimse görmedi, odunu da. Ona her görünmeyen şey, görünür. 1665
  • Başkaları umumiyetle tevil ederler; bu akılsızlıktan böyle söylüyor derler. Sanki onların akılları başlarındaymış!
  • Tevil ederler ama hakikatte onun sırtı, o odun yükünün altında iki büklüm olmuştur, gözünün önünde feryat edip durmakta.
  • Bana bir dua edin, bir himmet edin de kurtulayım, şu gizli bağdan sıyrılayım demektedir.
  • Bu nişaneleri apaçık gören, nasıl olur da şakiyi saitten ayırt edemez.