English    Türkçe    فارسی   

3
1722-1746

  • Sizin ellerinizi, ayaklarınızı çaprazına kestirir sizi asarım, affetmem demedi mi?
  • O, sihirbazların vehme düşeceklerini, korkacaklarının, vesveseye uğrayacaklarını sanıyordu.
  • Titremeye başlayacaklarını, ürküp korkacakların, bu tehditlerden vehmedeceklerini umuyordu.
  • Bilmiyordu ki onlar, bu işlerden kurtulmuşlar, gönül nurunun göründüğü pencerenin önüne oturmuşlar… 1725
  • Gölgelerinin, kendilerinden meydana geldiğini bilmişler, çevik bir hale gelmişlerdir.
  • Bu gül bahçesinde felek havanı, onları yüzlerce defa dövüp ezse bile,
  • Bu terkibin aslını görmüş olduklarından artık vehmin ferilerinden pek korkmazlar.
  • Bu âlem, bir rüyadır, zanna kapılma sen. Rüyada bir el kesilse bile zararı yok.
  • Rüyada başın kesilse de hakikatte yine başın yerindedir, ömrün de uzun olur. 1730
  • Rüyada kendini ikiye biçilmiş görsen bile kalktın mı vücudun da sağlamdır, bir hastalığında yoktur.
  • Hâsılı rüyada vücudunu noksan görmekten ne çıkar? Yüzlerce parçaya ayrılsan bile ne korkacaksın ki?
  • Suretle kaim olan bu cihan hakkında da Peygamber, uyuyanın gördüğü bir rüya dedi.
  • Sen, bu sözü taklit yoluyla kabul ettin, fakat salikler bunu rivayet edilmeden de gözleriyle gördüler.
  • Sen gündüzün de uykudasın. Bu uyku değil deme. Gölge feridir, asıl ise ancak ay ışığından ibarettir. 1735
  • Ey yiğit, bil ki uykun da uyanıklığın da uyuyan adamın rüya içinde rüya görmesine benzer.
  • Bu adam, kendisini uyuyorum sanır ama bilmez ki ikinci uykudadır, iki kat uyku içindedir.
  • Testici, bir testiyi kırarsa dilediği zaman yine yapar da.
  • Kör, her adımda kuyuya, çukura düşmekten korkar da binlerce korkuyla yol yürür.
  • Fakat gören kişi yolun enini, boyunu görür, çukuru, kuyuyu bilir. 1740
  • Her adımda ayakları, dizleri titremez. Her dertten yüzünü ekşitir mi ki?
  • Sihirbazlar, “Ey firavun, halk, biz, her sesten, her gulyabaniden ürküp duracak adam değiliz.
  • Bizim hırkamızı yırt, onu diken var… Olmasa bile çıplak olmamız daha iyi.
  • Bu güzeli çıplak olarak koçmamız daha hoş. A bir işe yaramaz, bir şey beceremez düşman!
  • Tenden mizaçtan soyunmaktan daha hoş bir şey yoktur, a ilhama mazhar olmayan sersem Firavun!” dediler. 1745
  • Devenin önünde giden katırın “Ben yol yürürken ikide bir yüzüstü kapanıyorum, sense pek nadir düşüyorsun” diye şikâyet etmesi
  • Katırın biri deveye “Arkadaş, yokuş olsun, iniş olsun en dar yolda bile,