- Bir zaman o seçilmiş kişilerle murakabeye daldım, kendimden geçtim.
- ساعتی با آن گروه مجتبی ** چون مراقب گشتم و از خود جدا
- O zaman canım, zamandan kurtuldu. Zaman insanı gençken kocaltır.
- هم در آن ساعت ز ساعت رست جان ** زانک ساعت پیر گرداند جوان
- Bütün renkten renge girişler, zamandan meydana gelir. Zamandan kurtulan, renkten renge girmekten de kurtulur.
- جمله تلوینها ز ساعت خاستست ** رست از تلوین که از ساعت برست
- Bir zaman, zamandan, zaman kaydından kurtuldun mu keyfiyet kalmaz, keyfiyetsiz Allah’a mahrem olursun. 2075
- چون ز ساعت ساعتی بیرون شوی ** چون نماند محرم بیچون شوی
- Zaman zamansızlığı bilmez. Zamansızlık âlemine varmak için hayretten başka yol yoktur.
- ساعت از بیساعتی آگاه نیست ** زانکش آن سو جز تحیر راه نیست
- Bu arayıp tarama âleminde herkesi, zamanın bir hususi tavlasına bağlamışlardır.
- هر نفر را بر طویله خاص او ** بستهاند اندر جهان جست و جو
- Her tavlaya bir memur dikilmiş… Oranın ehli olmayan, memurdan izinsiz oraya giremez.
- منتصب بر هر طویله رایضی ** جز بدستوری نیاید رافضی
- Bir tavlada bağlı olan, hevese düşüp de bağlarını çözdü, başkalarının tavlasına gitti mi,
- از هوس گر از طویله بسکلد ** در طویله دیگران سر در کند
- Hemen ahır memurları onu aramaya koyulur, bulup yularını tutar, çeke çeke yerine getirir! 2080
- در زمان آخرجیان چست خوش ** گوشهی افسار او گیرند و کش
- Seni koruyanları görmüyorsan kendine bak! İhtiyarın elinde mi senin?
- حافظان را گر نبینی ای عیار ** اختیارت را ببین بی اختیار
- Zahiren ihtiyarın elinde… Elin, ayağın bağlı değil… Peki, ya neden hapistesin, neden,
- اختیاری میکنی و دست و پا ** بر گشادستت چرا حسبی چرا
- Seni koruyan memuru inkâr etmeye yüz tuttun da dilediğin şeylerden seni alıkoyan nefsin tehditleri adını taktın ha!
- روی در انکار حافظ بردهای ** نام تهدیدات نفسش کردهای
- Dekukî’nin imam olarak öne geçmesi
- پیش رفتن دقوقی رحمة الله علیه به امامت
- Dekukî’ye “Bu sözün sonu yoktur. Namaz vakti, hemencecik öne geç.
- این سخن پایان ندارد تیز دو ** هین نماز آمد دقوقی پیش رو
- Ey tek kişi, bize iki rekât sabah namazı kıldır da zaman seninle bezensin. 2085
- ای یگانه هین دوگانه بر گزار ** تا مزین گردد از تو روزگار
- Ey gözü aydın imam, bize imamlık et… İmam olanın gözü açık olması lâzım.
- ای امام چشمروشن در صلا ** چشم روشن باید ایدر پیشوا
- Şeriat de körün imamlığı mekruhtur.
- در شریعت هست مکروه ای کیا ** در امامت پیش کردن کور را
- Hafız, akıllı ve fakih olsa bile körün imamlığı hoş değil. Sersem ve suçlu olsa bile gözü açık imam bu çeşit körden iyidir.
- گرچه حافظ باشد و چست و فقیه ** چشمروشن به وگر باشد سفیه
- Kör, pisliklerden çekinemez. Çekinmenin asıl sebebi, asıl vesilesi gözdür.
- کور را پرهیز نبود از قذر ** چشم باشد اصل پرهیز و حذر
- Kör yolda yürürken pisliği göremez. Dilerim, hiçbir müminin gözü kör olmasın. 2090
- او پلیدی را نبیند در عبور ** هیچ مومن را مبادا چشم کور
- Zahiri kör, görünen necasetlere bulaşır. Fakat can gözü kör olan kişi gizli olan, görünmeyen pisliklere bulaşır.
- کور ظاهر در نجاسهی ظاهرست ** کور باطن در نجاسات سرست
- Bu görünen pislik bir parça suyla arınır, fakat içte olan pislik, artıkça artar.
- این نجاسهی ظاهر از آبی رود ** آن نجاسهی باطن افزون میشود
- İçteki pislikler anlaşıldı mı gözyaşından başka bir şeyle temizlenemez.
- جز بب چشم نتوان شستن آن ** چون نجاسات بواطن شد عیان
- Allah, kâfire “Pis murdar” demiştir. Bu pislik, bu murdarlık, onun dışında değildir.
- چون نجس خواندست کافر را خدا ** آن نجاست نیست بر ظاهر ورا
- Kâfirin dışı, pisliklere bulaşmıştır. Pislik onun huyundadır, dinindedir. 2095
- ظاهر کافر ملوث نیست زین ** آن نجاست هست در اخلاق و دین
- Zahiri pisliğin kokusu yirmi adımlık yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa Rey’den tut da Şam’a kadar gider!
- این نجاست بویش آید بیست گام ** و آن نجاست بویش از ری تا بشام