- Seni koruyan memuru inkâr etmeye yüz tuttun da dilediğin şeylerden seni alıkoyan nefsin tehditleri adını taktın ha!
- روی در انکار حافظ بردهای ** نام تهدیدات نفسش کردهای
- Dekukî’nin imam olarak öne geçmesi
- پیش رفتن دقوقی رحمة الله علیه به امامت
- Dekukî’ye “Bu sözün sonu yoktur. Namaz vakti, hemencecik öne geç.
- این سخن پایان ندارد تیز دو ** هین نماز آمد دقوقی پیش رو
- Ey tek kişi, bize iki rekât sabah namazı kıldır da zaman seninle bezensin. 2085
- ای یگانه هین دوگانه بر گزار ** تا مزین گردد از تو روزگار
- Ey gözü aydın imam, bize imamlık et… İmam olanın gözü açık olması lâzım.
- ای امام چشمروشن در صلا ** چشم روشن باید ایدر پیشوا
- Şeriat de körün imamlığı mekruhtur.
- در شریعت هست مکروه ای کیا ** در امامت پیش کردن کور را
- Hafız, akıllı ve fakih olsa bile körün imamlığı hoş değil. Sersem ve suçlu olsa bile gözü açık imam bu çeşit körden iyidir.
- گرچه حافظ باشد و چست و فقیه ** چشمروشن به وگر باشد سفیه
- Kör, pisliklerden çekinemez. Çekinmenin asıl sebebi, asıl vesilesi gözdür.
- کور را پرهیز نبود از قذر ** چشم باشد اصل پرهیز و حذر
- Kör yolda yürürken pisliği göremez. Dilerim, hiçbir müminin gözü kör olmasın. 2090
- او پلیدی را نبیند در عبور ** هیچ مومن را مبادا چشم کور
- Zahiri kör, görünen necasetlere bulaşır. Fakat can gözü kör olan kişi gizli olan, görünmeyen pisliklere bulaşır.
- کور ظاهر در نجاسهی ظاهرست ** کور باطن در نجاسات سرست
- Bu görünen pislik bir parça suyla arınır, fakat içte olan pislik, artıkça artar.
- این نجاسهی ظاهر از آبی رود ** آن نجاسهی باطن افزون میشود
- İçteki pislikler anlaşıldı mı gözyaşından başka bir şeyle temizlenemez.
- جز بب چشم نتوان شستن آن ** چون نجاسات بواطن شد عیان
- Allah, kâfire “Pis murdar” demiştir. Bu pislik, bu murdarlık, onun dışında değildir.
- چون نجس خواندست کافر را خدا ** آن نجاست نیست بر ظاهر ورا
- Kâfirin dışı, pisliklere bulaşmıştır. Pislik onun huyundadır, dinindedir. 2095
- ظاهر کافر ملوث نیست زین ** آن نجاست هست در اخلاق و دین
- Zahiri pisliğin kokusu yirmi adımlık yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa Rey’den tut da Şam’a kadar gider!
- این نجاست بویش آید بیست گام ** و آن نجاست بویش از ری تا بشام
- Hatta göklere çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur!
- بلک بویش آسمانها بر رود ** بر دماغ حور و رضوان بر شود
- Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
- اینچ میگویم به قدر فهم تست ** مردم اندر حسرت فهم درست
- Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
- فهم آبست و وجود تن سبو ** چون سبو بشکست ریزد آب ازو
- Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar! 2100
- این سبو را پنج سوراخست ژرف ** اندرو نه آب ماند خود نه برف
- “Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
- امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
- Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
- از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
- Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
- همچنین سوراخهای دیگرت ** میکشاند آب فهم مضمرت
- Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
- گر ز دریا آب را بیرون کنی ** بی عوض آن بحر را هامون کنی
- Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim; 2105
- بیگهست ار نه بگویم حال را ** مدخل اعواض را و ابدال را
- Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
- کان عوضها و آن بدلها بحر را ** از کجا آید ز بعد خرجها
- Yüz binlerce canlı mahlûk, denizden su içmekte… Bulutlarda ondan su alıyorlar.
- صد هزاران جانور زو میخورند ** ابرها هم از برونش میبرند