English    Türkçe    فارسی   

3
2479-2503

  • Sen burada efendini zari zari ağlatarak öldürdün. Efendin sana burada, aman yapma, etme diyordu.
  • خواجه را کشتی باستم زار زار ** هم برینجا خواجه گویان زینهار
  • Korkunç bir hayal gördün, korktun... Acelenden bıçağı da adamcağızın başıyla beraber toprağa gömdün. 2480
  • کارد از اشتاب کردی زیر خاک ** از خیالی که بدیدی سهمناک
  • İşte başı da şuracıkta gömülü, bıçak da. Haydi, kazın şurasını!
  • نک سرش با کارد در زیر زمین ** باز کاوید این زمین را همچنین
  • Bu köpeğin adı da bıçakta yazılıdır. Bu zalim, efendisine işte böyle bir hilede, böyle bir zulümde bulundu.”
  • نام این سگ هم نبشته کارد بر ** کرد با خواجه چنین مکر و ضرر
  • Yeri kazdılar, bıçağı da bulup çıkardılar. Kesik başı da!
  • همچنان کردند چون بشکافتند ** در زمین آن کارد و سر را یافتند
  • Halka bir velveledir düştü. Hepsi de zünnarlarını kestiler.
  • ولوله در خلق افتاد آن زمان ** هر یکی زنار ببرید از میان
  • Ondan sonra öküzü kesene “Gel buraya hak sahibi, bu yüzü karadan hakkını al” dedi. 2485
  • بعد از آن گفتش بیا ای دادخواه ** داد خود بستان بدان روی سیاه
  • Davud Aleyhisselâm’ın bu delili gösterdikten sonra katilin kısas edilmesini emretmesi
  • قصاص فرمودن داود علیه السلام خونی را بعد از الزام حجت برو
  • Aynı bıçakla o adamın da öldürülerek kısas edilmesini emretti. Ne hile yaparsa yapsın, Allah bilgisinden kurtulabilir mi hiç?
  • هم بدان تیغش بفرمود او قصاص ** کی کند مکرش ز علم حق خلاص
  • Allah’ın hilmi, müdarada bulunur. Bulunur ama adam, haddi aşınca iş değişir, meydana çıkar.
  • حلم حق گرچه مواساها کند ** لیک چون از حد بشد پیدا کند
  • Kan uyumaz. Gönüllere onu araştırmak, müşkülü halletmek merakı düşer.
  • خون نخسپد درفتد در هر دلی ** میل جست و جوی و کشف مشکلی
  • Kıyamet gününün sahibi olan Allah’ın adaleti, şunun, bunun gönlünden zuhur eder durur.
  • اقتضای داوری رب دین ** سر بر آرد از ضمیر آن و این
  • “Filân ne oldu, hali nedir, kim öldürdü acaba?” diye topraktan ekin fışkırır gibi şunun, bunun gönlünden meraklar fışkırır. 2490
  • کان فلان چون شد چه شد حالش چه گشت ** همچنانک جوشد از گلزار کشت
  • Gönüllerdeki bu meraklar, bu araştırmalar, bundan bahsetmeler, hep o kanın kaynamasıdır.
  • جوشش خون باشد آن وا جستها ** خارش دلها و بحث و ماجرا
  • O adamın gizli sırrı meydana çıkınca Davud’un mucizesi halka yayıldı; bu mucize bir dereceyken halk tarafından âdeta iki derece meşhur oldu.
  • چونک پیداگشت سر کار او ** معجزه داود شد فاش و دوتو
  • Herkes baş açık gelip yerlere secde etmekte,
  • خلق جمله سر برهنه آمدند ** سر به سجده بر زمینها می‌زدند
  • “Biz doğuştan körmüşüz, senden yüzlerce şaşılacak şey gördük.
  • ما همه کوران اصلی بوده‌ایم ** از تو ما صد گون عجایب دیده‌ایم
  • Taş, Talût’la beraber savaşa giderken sana söyledi, beni al dedi. 2495
  • سنگ با تو در سخن آمد شهیر ** کز برای غزو طالوتم بگیر
  • Sen elinde bir sapan, üç tane de taş olduğu halde geldin, yüz binlerce adamı birbirine kattın, kırdın, geçirdin.
  • تو به سه سنگ و فلاخن آمدی ** صد هزاران مرد را بر هم زدی
  • Taşların yüz binlerce parçaya ayrıldı, her parçası bir düşmanın kanını içti.
  • سنگهایت صدهزاران پاره شد ** هر یکی هر خصم را خون‌خواره شد
  • Demir, elinde mum gibi yumuşadı, onunla zırh yaptın, bu da âleme yayıldı, herkes bildi.
  • آهن اندر دست تو چون موم شد ** چون زره‌سازی ترا معلوم شد
  • Dağlar sana şükredici risaleler oldu, seninle berber adam gibi Zebur okudular!
  • کوهها با تو رسایل شد شکور ** با تو می‌خوانند چون مقری زبور
  • Senin sözünle yüz binlerce kişinin can gözü açıldı, gayb âlemine hazırlandı. 2500
  • صد هزاران چشم دل بگشاده شد ** از دم تو غیب را آماده شد
  • Fakat onların hepsinden kuvvetli mucizen bu: Sen, insana hayat bağışlamaktasın, bu bağışlaman daimî,
  • و آن قوی‌تر زان همه کین دایمست ** زندگی بخشی که سرمد قایمست
  • Zaten bütün mucizelerin canı da bu… Ölüye ebedî hayat bağışlamak!” demekteydi.
  • جان جمله‌ی معجزات اینست خود ** کو ببخشد مرده را جان ابد
  • Zalim öldürüldü, bütün bir dünya dirildi. Halkın hepsi de yeni baştan Allah’a kul oldu.
  • کشته شد ظالم جهانی زنده شد ** هر یکی از نو خدا را بنده شد
  • İnsanın nefsi, öküzü öldüren davacıya benzer, öldüren de akıldır. Davud, Tantı yahut Allah vekili olan şeyhtir. Zalim, onun yardımıyla öldürülebilir. Çalışıp kazanamadan hesapsız rızık, onun himmetiyle elde edilebilir… İnsan, onun sayesinde devlete erişir, zenginleşir
  • بیان آنک نفس آدمی بجای آن خونیست کی مدعی گاو گشته بود و آن گاو کشنده عقلست و داود حقست یا شیخ کی نایب حق است کی بقوت و یاری او تواند ظالم را کشتن و توانگر شدن به روزی بی‌کسب و بی‌حساب