Fil, suyun içinde ayın titrediğini, harekete geldiğini görünce tavşanın sözüne inandı.
پیل باور کرد از وی آن خطاب ** چون درون چشمه مه کرد اضطراب
Fakat “Filler, biz o ahmak fillerden değiliz ki ayın hareketi bizi korkutsun” dedi.
مانه زان پیلان گولیم ای گروه ** که اضطراب ماه آردمان شکوه
Peygamberlerse “Ah akılsız adamlar ah, size canla, başla verdiğimiz nasihatler, sizin bağınızı kuvvetlendirdi. Vah yazıklar olsun vah!” dediler.
انبیا گفتند آوه پند جان ** سختتر کرد ای سفیهان بندتان
Onların kınamasına Peygamberlerin cevap vermeleri ve misal getirmeleri
جواب گفتن انبیا طعن ایشان را و مثل زدن ایشان را
Ne yazık… Derdinize verilen ilâç, can alıca kahır zehir kesildi.
ای دریغا که دوا در رنجتان ** گشت زهر قهر جان آهنجتان
Bir göze Allah, hışım perdesini salınca mum bile aydınlatmaz, karanlığını çoğaltır.2755
ظلمت افزود این چراغ آن چشم را ** چون خدا بگماشت پردهی خشم را
Sizden ne reisliği arayacak, ne gibi bir ululuk isteyeceğiz? Bizim ululuğumuz göklerden bile üstün!
چه رئیسی جست خواهیم از شما ** که ریاستمان فزونست از سما
İncilerle dolu olan deniz, gemiden ne şeref bulabilir? Hele o gemi, fışkıyla dolu olursa!
چه شرف یابد ز کشتی بحر در ** خاصه کشتیی ز سرگین گشته پر
Yazıklar olsun ki o bozarmış kör göze güneş bile bir zerre göründü.
ای دریغ آن دیدهی کور و کبود ** آفتابی اندرو ذره نمود
İblis’in gözü, eşsiz, örneksiz Âdem’i topraktan başka bir şey görmedi.
ز آدمی که بود بی مثل و ندید ** دیده ابلیس جز طینی ندید
O iblis’e lâyık göz, yurdu olan yerden baktı, kendisine lâyık görüşle gördü de sahibine Âdem’in baharını kış gösterdi.2760
چشم دیوانه بهارش دی نمود ** زان طرف جنبید کو را خانه بود
Nice devletler vardır ki bazen devletsiz kişiye isabet eder de mal olmaz, geri döner!
ای بسا دولت که آید گاه گاه ** پیش بیدولت بگردد او ز راه
Nice sevgili vardır ki bir bahtsızın yanına gelir de o, sevgiliyi tanımaz, onunla aşk oyununu oynamaya girişmez.
ای بسا معشوق کاید ناشناخت ** پیش بدبختی نداند عشق باخت
Gözü yanıltan da bizim ezelî nasipsizliğimiz. Kalbi çeviren de kötü kaza ve kader!
این غلطده دیده را حرمان ماست ** وین مقلب قلب را س القضاست
Taştan yontulup yapılan put, size kıble olduğundan lânetin, körlüğün gölgesine sığındınız, orada yurt edindiniz.
چون بت سنگین شما را قبله شد ** لعنت و کوری شما را ظله شد
Zannınızca taştan yapılma putlarınız Allah’a eş oluyor da akılla, can nasıl Allah sırrına sahip olmuyor?2765
چون بشاید سنگتان انباز حق ** چون نشاید عقل و جان همراز حق
Demek ki bir ölü sinek Allah’a eş oluyor sizce… Peki, o halde diri olan insan neden o padişahlar padişahına sırdaş olmasın?
پشهی مرده هما را شد شریک ** چون نشاید زنده همراز ملیک
Yoksa ölü sineğe benzeyen put, sizin tarafınızdan yapıldığı için mi Allah’a eş olmaya lâyık? Diri insan, Allah mahlûku olduğundan mı Allah sırrın mahrem olamıyor?
یا مگر مرده تراشیدهی شماست ** پشهی زنده تراشیدهی خداست
Siz, kendinize, kendi sanatınıza âşıksınız. Yılanların kuyruklarına lâyık olan elbette yılanbaşıdır.
عاشق خویشید و صنعتکرد خویش ** دم ماران را سر مارست کیش
Ne o kuyrukta bir devlet, bir nimet vardır, ne o başta bir rahat, bir lezzet!
نه در آن دم دولتی و نعمتی ** نه در آن سر راحتی و لذتی
Yılanın kuyruğu, başının etrafında dönüp dolaşır, kıvrılıp düzelir. Kuyruk ve baş… O iki dost birbirine tam lâyıktır, tam münasiptir!2770
گرد سر گردان بود آن دم مار ** لایقاند و درخورند آن هر دو یار
İlahi nâmeyi bir güzelce dinlesen görürsün; Hâkim-i Gaznevî öyle der:
آنچنان گوید حکیم غزنوی ** در الهینامه گر خوش بشنوی
Takdirin hükmüne itiraz edip de boş boğazlıkta bulunma. Tavşana tavşankulağı münasiptir.
کم فضولی کن تو در حکم قدر ** درخور آمد شخص خر با گوش خر
Uzuvlarla bedenler tam uygundur… Huylarla canlar, tam birbirine denktir.
شد مناسب عضوها و ابدانها ** شد مناسب وصفها با جانها
Ruha münasip olan her vasfı, şüphe yok ki tam yerli yerinde, tam uygun olarak halk eden Allah’tır.
وصف هر جانی تناسب باشدش ** بی گمان با جان که حق بتراشدش
Allah, mademki huyu, cana uygun ve eş olarak yarattı, o halde onu gözle kaş gibi yerinde ve birbirine münasip bil!2775
چون صفت با جان قرین کردست او ** پس مناسب دانش همچون چشم و رو