- Ey Sebâlılar, peygamberleri tasdik edin, Allah’a olan ruhu tasdik edin!
- صدقوا رسلا کراما یا سبا ** صدقوا روحا سباها من سبا
- Tasdik edin; onlar doğmuş güneşlerdir… Onlar sizi kıyametin azaplarından kurtarırlar. 2835
- صدقوهم هم شموس طالعه ** یومنوکم من مخازی القارعه
- Tasdik edin; onlar kıyamet kopmadan önce, oraya varmanızdan evvel sizi de nurlandıran, âlemi de nurlandıran aydın dolunaydır.
- صدقوهم هم بدور زاهره ** قبل ان یلقوکم بالساهره
- Tasdik edin; onlar karanlıkları aydınlatan ışıklardır… Ulu tutun, ağırlayın… Onlar, rica ve niyaz anahtarlarıdır.
- صدقوهم هم مصابیح الدجی ** اکرموهم هم مفاتیح الرجا
- Hayrınızdan başka bir şey dilemeyenleri tasdik edin… Kendinizden başka kimseyi azdırmayın, kimseye tecavüz etmeyin!
- صدقوا من لیس یرجو خیرکم ** لا تضلوا لا تصدوا غیرکم
- Bırak bu Arapça’yı, Farsça konuşalım. Ey sudan topraktan ibaret insan, o Türk’ün Hindusu ol (o güzelin yanağına bi siyah ben kesil!)
- پارسی گوییم هین تازی بهل ** هندوی آن ترک باش ای آب و گل
- Kendinize gelin de padişahların seslerini duyun. Onlara gökler bile inandılar, gökler bile. 2840
- هین گواهیهای شاهان بشنوید ** بگرویدند آسمانها بگروید
- İhtiyat ve ihtiyatlı adam
- معنی حزم و مثال مرد حازم
- Önce gelenlerin hallerine bakın yahut sonradan gelenlerin tarafına doğru ihtiyatla uçun!
- یا به حال اولینان بنگرید ** یا سوی آخر بحزمی در پرید
- İhtiyat nedir? İki tedbir arasında tereddüde düşmeyip hangisi seni sürçtürmeyecekse onu yapmaktır.
- حزم چه بود در دو تدبیر احتیاط ** از دو آن گیری که دورست از خباط
- Birisi, “Bu yedi günlük yolda hiç su yoktur. Bütün yol ayakları yakıp kavuran kumluk” dese,
- آن یکی گوید درین ره هفت روز ** نیست آب و هست ریگ پایسوز
- Öbürü de “Yalan… Yürü de bak, her gece bir akan kaynak görürsün” dese,
- آن دگر گوید دروغست این بران ** که بهر شب چشمهای بینی روان
- İhtiyat kokudan kurtulmak ve doğruya ulaşmak için yanına su alıp yola düşmendir. 2845
- حزم آن باشد که بر گیری تو آب ** تا رهی از ترس و باشی بر صواب
- Yoksa su varsa, yanına aldığın suyu dök… Fakat ya yoksa… O vakit vay susuz yola düşenin haline!
- گر بود در راه آب این را بریز ** ور نباشد وای بر مرد ستیز
- Ey halife oğulları, insaf edin de kıyamet günü için ihtiyatlı davranın!
- ای خلیفهزادگان دادی کنید ** حزم بهر روز میعادی کنید
- O düşman yok mu, o düşman? Sizin atanıza da kin güttü de onu İliyyinden zindana attırdı.
- آن عدوی کز پدرتان کین کشید ** سوی زندانش ز علیین کشید
- Gönül satrancının şahını bile mat etti de cennetten çıkarttı, belâlara uğrattı, maskara etti.
- آن شه شطرنج دل را مات کرد ** از بهشتش سخرهی آفات کرد
- Güreşte onu yere yıkmak, yüzünü sarartmak için onunla savaşa girişti, ona ne oyunlar oynadı. 2850
- چند جا بندش گرفت اندر نبرد ** تا بکشتی در فکندش رویزرد
- Öyle bir pehlivana bile böyle oyunlar yapan düşmanı sakının, ehemmiyetsiz görmeyin!
- اینچنین کردست با آن پهلوان ** سست سستش منگرید ای دیگران
- O hasetçi, bizim anamızın, babamızın tacını tahtını bile el çabukluğuyla kapıverdi;
- مادر و بابای ما را آن حسود ** تاج و پیرایه بچالاکی ربود
- Onları, oracıkta, çırılçıplak, ağlayıp inler bir halde hor hakir bırakıverdi. Âdem, yıllarca zarı zarı ağladı.
- کردشان آنجا برهنه و زار و خوار ** سالها بگریست آدم زار زار
- Neden âsiler defterine kaydedildim diye öyle bir ağladı ki gözyaşlarının aktığı yerlerde nebatlar bitti!
- که ز اشک چشم او رویید نبت ** که چرا اندر جریدهی لاست ثبت
- Bir bak da hilebazlığını anla… Öyle bir ulu bile, onun hilesi yüzünden saçını, saklını yoldu. 2855
- تو قیاسی گیر طراریش را ** که چنان سرور کند زو ریش را
- Ey balçığa tapanlar, onun şerrinden amanın aman… Onun kafasına “Lâ havle” kılıcını vurmaya bakın!
- الحذر ای گلپرستان از شرش ** تیغ لا حولی زنید اندر سرش
- Pusudan sizi görüp durur, fakat siz onu görmezsiniz, gaflet etmeyin sakın!
- کو همیبیند شما را از کمین ** که شما او را نمیبینید هین
- Avcı, daima taneler saçar… Saçtığı taneler görünür de yapacağı kötülük görünmez.
- دایما صیاد ریزد دانهها ** دانه پیدا باشد و پنهان دغا