English    Türkçe    فارسی   

3
2934-2958

  • Hâlbuki bizim sevgilimiz, bizim dilediğimiz canan, bizimle beraber… Rahmetini saçıp durmakta; canımız da ona şükretmekte.
  • دلبر و مطلوب با ما حاضرست ** در نثار رحمتش جان شاکرست
  • Bizim gönlümüzde lâlelik var, gül bahçesi var. Oraya solmanın, perişan olmanın yolu yok! 2935
  • در دل ما لاله‌زار و گلشنیست ** پیری و پژمردگی را راه نیست
  • Daima terütazeyiz, daima genciz, lâtifiz… Daima güzeliz, tatlıyız, daima gülüp durmadayız, zarifiz!
  • دایما تر و جوانیم و لطیف ** تازه و شیرین و خندان و ظریف
  • Bizce yüzyılla bir saat birdir… Uzun yol, kısa zaman bize göre değil!
  • پیش ما صد سال و یکساعت یکیست ** که دراز و کوته از ما منفکیست
  • O uzunluk, kısalık cisimlere göredir, cana nasıl sığar.
  • آن دراز و کوتهی در جسمهاست ** آن دراز و کوته اندر جان کجاست
  • Eshabı Kehif, üç yüz dokuz yıl yattılar. Uyudular ama bu üç yüz dokuz yıl, onlara bir gün geldi, ne gamlandılar, ne teessüf ettiler.
  • سیصد و نه سال آن اصحاب کهف ** پیششان یک روز بی اندوه و لهف
  • Uyandıkları anda uyudukları o uzun yıllar, kendilerine bir gün gibi göründü. Çünkü ruhları, yokluktan tekrar bedenlerine geldi. 2940
  • وانگهی بنمودشان یک روز هم ** که به تن باز آمد ارواح از عدم
  • Bu âlemde geceyle gündüz, ayla yıl bile olmazsa usanç, ihtiyarlık, bıkkınlık nasıl olur.
  • چون نباشد روز و شب یا ماه و سال ** کی بود سیری و پیری و ملال
  • Yokluk gülistanında insan kendisinden geçer… o âlemdeki sarhoşluk, Allah lütfunun büyük kadehindendir.
  • در گلستان عدم چون بی‌خودیست ** مستی از سغراق لطف ایزدیست
  • Onu içmeyen, tadını tatmayan bilmez, anlamaz. Gül kokusu, bok böceğinin aklına mı gelir?
  • لم یذق لم یدر هر کس کو نخورد ** کی بوهم آرد جعل انفاس ورد
  • Bu zevk mevhum değildir. Mevhum olsaydı da mevhumlar gibi yok olurdu.
  • نیست موهوم ار بدی موهوم آن ** همچو موهومان شدی معدوم آن
  • Cehennem, nasıl olur da aklına cenneti getirir? Çirkin domuzda güzel yüz ne gezer? 2945
  • دوزخ اندر وهم چون آرد بهشت ** هیچ تابد روی خوب از خوک زشت
  • Kendin gel, aklını başına devşir de böyle bir lokma ağzına kadar gelmişken kendi boğazını kendin sıkma a aşağılık kişi!
  • هین گلوی خود مبر هان ای مهان ** این‌چنین لقمه رسیده تا دهان
  • Biz sarp yolları vardırdık… Bize uyanlara yolu kolaylattık.
  • راههای صعب پایان برده‌ایم ** ره بر اهل خویش آسان کرده‌ایم
  • Peygamberlerin “imana gelin” diye ricalarına karşı halkın tekrar itiraz etmesi
  • مکرر کردن قوم اعتراض ترجیه بر انبیا علیهم‌السلام
  • Sebâlılar, “Siz kendinizce yomlu yıldızlarsanız ama bize göre yomsuzsunuz; bizimle zıtsınız, bize aykırısınız siz.
  • قوم گفتند از شما سعد خودیت ** نحس مایید و ضدیت و مرتدیت
  • Hiçbir düşüncemiz yokken bizi dertlere, meşakkatlere saldınız.
  • جان ما فارغ بد از اندیشه‌ها ** در غم افکندید ما را و عنا
  • Biz, birbirimizle uzlaşmış bir topluluk, sizin kötü haberlerinizle aramıza yüzlerce ayrılık düştü. 2950
  • ذوق جمعیت که بود و اتفاق ** شد ز فال زشتتان صد افتراق
  • Biz şekerler yiyen dudu kuşlarıydık… Sizin yüzünüzden ölümü düşünen baykuşlara döndük.
  • طوطی نقل شکر بودیم ما ** مرغ مرگ‌اندیش گشتیم از شما
  • Nerede bir gam masalı varsa, nerede bir kötü, bir kabul edilmeyecek ses duyulursa…
  • هر کجا افسانه‌ی غم‌گستریست ** هر کجا آوازه‌ی مستنکریست
  • Bu âlemde nerede bir kötüye yormak, nerede bir kötü surete dönmek, nerede bir azap varsa,
  • هر کجا اندر جهان فال بذست ** هر کجا مسخی نکالی ماخذست
  • Hepsi sizin söylediğiniz sözlerde sizin getirdiğiniz misallerde, sizin yormanızda. Bütün hırsınız, zevkiniz, âlemi derde düşürmek” dediler.
  • در مثال قصه و فال شماست ** در غم‌انگیزی شما را مشتهاست
  • Peygamberlerin cevapları
  • باز جواب انبیا علیهم السلام
  • Peygamberler dediler ki: “Çirkin ve kötüye yormak, sizin ruhunuzdan meydana gelen bir şey. Bu kabahat biz de değil, sizde. 2955
  • انبیا گفتند فال زشت و بد ** از میان جانتان دارد مدد
  • Bir tehlikeli yerde uyusan, bir ejderha da başucundan sana doğru gelmeye başlasa,
  • گر تو جایی خفته باشی با خطر ** اژدها در قصد تو از سوی سر
  • Merhametli birisi “Çabuk kalk, yoksa ejderha yutacak” diye seni uyandırsa,
  • مهربانی مر ترا آگاه کرد ** که بجه زود ار نه اژدرهات خورد
  • “Neye kötüye yoruyorsun” der misin? Ne yorması, kalk da aydınlık bir bak, gör!
  • تو بگویی فال بد چون می‌زنی ** فال چه بر جه ببین در روشنی